20 Ara 2008

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dersi-7

Bireysel Danışma:Özel bir ortamda gerçekleşir.Fiziksel ve sosyal özellikleri uygun olmalıdır.Bir durum niyetin hedefi olursa dikkatin de hedefi olur.
Niyet:Kişiye yardım etmek ve kişinin yardım almasıdır.Kişi yargılandığını,sorgulandığını düşünmemelidir.Konuşulacak konuyu hasta belirler.Konuşmak istemiyorsa konuşmaz.
Danışmada kurallar vardır.Gizlilik,gönüllülük,somut olmak vb.
Doğrudan söylenen nasihattir.Dolaylı söylenen terapidir.

Grupla Psikolojik Danışma
Grupta olması gereken dinamikler:paylaşmak,sorumluluk almak,iletişim.Bunlar ilişkilendirilmelidir.Bazı üyeler grupla danışmaya hazır olmayabilir.Bu durumda bireyi önce bireysel danışmaya almak lazımdır.Grup yaşantısına hazırlamak lazımdır.Grupta herkes konuşma hakkına sahiptir ve konuşmalıdır.Grup içinde bireylere baskı yapılmamalıdır.Saydamlık önemlidir.

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dersi-6

Okulöncesi ve ilköğretim çocuklarının kullandığı savunma mekanizmaları:
--Özdeşim kurma
--İnkar
--Yansıtma
Yetişkinlerde inkar kullanmak normal değildir.Kişi daha önce kendine aldığı önlemleri kaldırmazsa,sorununun çözümüne yardımcı olamayız.
Kuramları anlamak için;
--Kuram insan doğasına nasıl katar?
--Kuramın temel kavramları nelerdir?
--Kullandığı spesifik teknikler nelerdir?
--Terapistin rolü nedir?
Okullarda Rehberlik Hizmetleri “Okula ilk başladığımız zaman yapacağımız ilk işprogram hazırlamaktır.”Bu hizmetler eğitim-öğretim yılı başında hazırlanır.Fakat sonradan ekleme ve çıkarmalar yapılabilir.Bunun özellikleri;
--Hazırlayacağımız program öğrencinin gelişim dönemlerine uygun olmaıdır.
--Program zamanı en etkin bir şekilde kullanmaya uygun olmalıdır.
--Problem odaklı değil,süreç odaklı olmalıdır.
--Program hazırlanırken fiziksel ve sosyal çevre şartlarına dikkat etmek gerekir.
Oryantasyon Hizmetleri
Yeni duruma,ortama hazırlama,ortam düzenlemedir.Amacı:önleyiciliktir.Oryantasyon hem önleyicilik hem koruyuculuk özelliği taşır.Ağırlıklı olarak okulun ilk günlerinde verilir.Okula yeni bir öğrenci geldiğinde de verilebilir.Okulun psikolojik danışmanı ve sınıf rehber öğretmeni bu hizmeti verebilir.
Özellikleri:
--Kişiyi asla olumsuz duruma sokmadan,çeşitli anlamlar yüklemesine izin vermeden bilgiler yerinde ve zamanında verilmelidir.
--Bu hizmetler genellikle grup rehberliği şeklinde verilir.
--Yalnızlık duygusu ile baş etmede büyük öneme sahiptir.
Bireyi Tanıma Hizmeti
Diğer hizmetlerin etkinliği bu hizmetin etkinliğine bağlıdır.Amacı:Bireyin kendisini tanımasına yardımcı olmaktır.Esas sorumluluk okulun danışmanı ve sınıf rehberlik öğretmenindedir.Dinamik bir süreçtir.Her zaman yapılabilir.Bu bilgilerin saklanması okul yönetimi,danışmanı ve sınıf rehber öğretmenine aittir.
Özellikleri;
--Bireyi bütün yönleriyle ortaya koyacak nitelikte olması gerekir
--Devam eden bir süreç olmalıdır.
--Genellikle bireysel olarak yapılır.
Sonuçları;
--Kişi kendinin farkına varır.
--Olanı anlamamızı,olacak olanı önlememizi sağlar.
--Kişi,problemini çözmede kendini kaynak görmesini sağlar.
--Diğer hizmetlerin etkinliği buna bağlıdır.
--Kişinin beklentilerinin ulaşılabilecek bir düzeyde olmasını sağlar.

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dersi-5

D.BİREY SAYISINA GÖRE
1)Birey Rehberliği:Bir kişiye rehberlik hizmeti veriyorsak birey rehberliğidir.Kişi bilgi almaya hazır halde olmalıdır.Bunu tutumlarını değiştirerek yapabiliriz.Önce belirle,sonra değiştir.Eğer biz kişinin psikolojik süreçlerine yardım ediyorsak psikolojik danışmadır.
2)Grup Rehberliği:Yardım ettiğimiz kişi birden fazla ise grup rehberliğidir.Gruba birey seçerken;Grup sayısı,üyelerin cinsiyeti,grup toplumun kendine temsil edecek,üyelerin benzer olmaları,problemlerinin benzer olması gibi konulara dikkat edilmelidir.
E.TEMEL İŞLEVLERİNE GÖRE
1)Uyum Sağlayıcı Rehberlik:Uyum sağlamak insan davranışlarının temel amacıdır ama önemli olan sağlıklı uyumdur.Bir kişi amaçlarını toplumun çıkarlarına yönelik belirlemişse sağlıklı bir uyumdur.Amaçları kendi çıkarlarına yönelik olarak belirlemişse sağlıksız uyumdur.Olmadık şeylere olmuş gibi gösterir.
2)Önleyici Rehberlik:Bunu yapabilmek için iyi bir gözlemci olmalı,fark edilmeyeni fark etmeli,olayların oluş sırasını çok iyi bilmeliyiz.Örneğin;kişide enerji kaybı başlamış önceden yapmak istediklerini şimdi istememiş.Bunlar depresyonun belirtileridir.Hazır bir beyne sahip olmalıyız.Bunun için iyi bir gözlemci olmalıyız.Olayların sırasını iyi bilmeliyiz.Önlemenin diğer bir yolu gerektiği yerde, zamanda ve ölçülü bir şekilde bilgilendirmektir.
3)Ayarlayıcılık:Direk öğrenciye yapılan bir hizmet değildir.Eğitim programcılarına ve planlayıcılarına yönelik yapılan bir hizmettir.Okulun amacı,okulun içinde bulunduğu fiziki ve sosyal çevre, öğrencinin gelişimi,yaşanan sorunlar vb. konularda araştırmalar yapılır.
4)Yönelticilik:Kişiyi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirmeliyiz.Özellikle yeteneklerini göz önünde bulundurmalıyız.
5)Geliştiricilik:Gelişimin boyutları bilişsel,sosyal,fizikseldir.Bireyin ulaşabileceği en üst düzeyde geliştirmesi amaçlanır.
6)Tamamlayıcılık:Amacımız bireyi her yönüyle tamamlamaktır.

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dersi-4

A.HİZMET ALANLARINA GÖRE
Eğitim Alanında Rehberlik
Düşünmeyi doğru başlatabilmek için doğru zamanda doğru sorular sormalıyız.
Eğitimle ilgili sorunlar yaşayan insanlar
--Okuduğunu anlamayabilir(dikkatsizlik)
--Öğrenme güçlüğü
--Öğrenme bozukluğu
--Sürece karşı tutumlar olumsuz olabilir.
--Güven eksikliği vardır.
--Not tutmayı bilmeyebilir.
--Kendini ifade edemeyebilir.
--Ortam
--Rekabet ortamının olmaması
--Ders dinleme becerisini bilmiyor olabilir
--Soru sorma becerisi
--Ödev hazırlama …… konularında öğrenciler sorun yaşayabilirler.
Sağlık Alanında Rehberlik
Kişinin anlayabileceği düzeyde bir bilgi vermek gerekir.
Koruyucu sağlık hizmetleri vardır.
Kişinin bilgiye karşı tutumunu değiştirmeliyiz.
İfade tarzımız çok önemlidir.
Sosyal Yardım Alanında Rehberlik
Sosyal yardım veren kurumlar;Kızılay,Çocuk Esirgeme Kurumu,Huzurevi,Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’dir.Kızılay’a gidenler belli bir travma yaşayan insanlardır.Travma yaşayan kişiye yapılacak en büyük yardım anlatmasıdır.Psikotik ve nevrotikliğin en önemli göstergesi içe kapanmasıdır.Bu kişilere hayat kaldığı yerden devam ediyor fikri aşılanmalıdır.Çocuk Esirgeme Kurumunda 0-18 yaş arası çocuklar vardır.Gelişimsel rehberlik anlayışı hakimdir.Psikolojik besleme yapılmalıdır.Sevgi ihtiyaçları vardır.Huzurevleri’nde kalanlarda yalnızlık,verimsizlik,terk edilmişlik,ölüm korkusu vardır.Psikolojik Danışma’ya ihtiyaçları vardır.S.Y.D.D ise yardıma muhtaç insanlara hizmet eder.
Endüstri Alanında Rehberlik
Verimli çalışma açısından yardım yapılabilir ve verimli çalışma insanı yormaz.Verimli çalışma planlı,neyi,nerede,nasıl yapılacağını bilmektir,ertelememektir.Uygun zamanda ara almaktır,üretken olmaktır.
B.PROBLEM ALANLARINA GÖRE
1)Eğitsel Rehberlik:Kişi hangi mesleğe uygun olduğunu bilmeyebilir.Program seçme,ders seçme alanında sorunlar yaşayabilir.
2)Mesleki Rehberlik:Üç aşamada yapılır.Bireyi tanıma,meslekleri tanıma ve karar verme.
3)Kişisel Rehberlik:Bireyin kendini,ilgilerini,yeteneklerini belirleme,kaygı , korku ve fobileri hakkında bilgi sahibi olmak.Zamanında yapılan bilgilendirme,daha sonra ortaya çıkacak sorunların ortaya çıkmasını önler.
C.ÖĞRETİM BASAMAKLARINA GÖRE
1)Okulöncesi Rehberlik:3-6 yaş arası kazanması gereken özellikleri kazanacak etkinliklere yer vermesi gerekir.Girişimcilik,bağımsızlık,kendini ifade etme vb.
2)İlköğretimde Rehberlik:Artık okul başlamıştır.Evden ayrılmıştır.Yalnızlıkla başedebilmelidir.Çalışkanlığın kazanıldığı dönemdir.Rehberlik gelişimsel rehberlik anlayışında olmalıdır.Yönlendirme bu dönemde başlar.
3)Ortaöğretimde Rehberlik:En çalkantılı dönemdir.Model alma ve kendini kabul sorunları baş göstermiştir.Onları anladığımızı hissettirmeliyiz.Bu dönem hizmetlerinin temelinde ortam düzenleme vardır.Okulda kalma süreleri artırılmalıdır.
4)Yükseköğretimde Rehberlik:Yalnızlık duygusu önemlidir.Tüm sorumluluk bireye aittir.

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dersi-3

Rehberlikle İlgili Gelişmeler
1)Mesleki—Eğitsel—Kişisel
2)Daha önceleri rehberlik müdahaleciydi.Daha sonra sorun çıkmadan gerekli önlemi almak üzere önleyici anlayış ortaya çıktı.Bunun için ise iyi bir gözlemci olmalıyız.Bu bize tahmin yani Farkındalık sağlar.Farkındalık ise kontrol’ü sağlar.İnsanın içinde bulunduğu kontrol düzeyi mutluluk düzeyini gösterir.
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlığın Temel İlkeleri
1)Birey seçme özgürlüğüne sahiptir.Birey ben seçtim,ben davrandım, sorumluluk alıyorum demelidir.
2)Birey saygıya değerdir.
3)Gönüllülük
4)Gizlilik:Danışanın iznini almadan bilgiler paylaşılmamalıdır.
5)İşbirliği:Danışan ile danışmanın paylaşımında,problem çözmede,kendini açmada işbirliği esastır.İnsanın varolan potansiyelini kullanmasının tek yolu saydamlaşmaktır.İnsan sırlarını içinde taşıdıkça bunun ortaya çıkabileceğinin korkusunu taşır ve enerjisini bu yönde harcar.Saydamlaşan insan özgürleşir.Duygularınızı yazın ve yakın.
Geçmişi kabullenme gücü, şu anı yaşama aklı ve ikisi arasındaki bağlantı kurma anlayışı var.
6)Bireyi her yönüyle tanımak esastır.
İçsel çatışmanın üç göstergesi;yorgunluk,tutarsızlık,hırsızlık.Bireyi tanımanın amacı bireye kendisini tanıtmaktır.
7)Rehberlik hizmetleri sadece sorunlu bireylere değil,tüm bireylere yöneliktir.
Tarihsen Süreçte Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri
1890 yılında California Eyalet Okullarında bireysel açıdan inceleme,Danışmanlık Hizmetleri başlamıştır.Bundan 10 yıl sonra Boston Okullarunda mesleki eğitimle uygulanmaya başladı.1908 yılında Parson bu hizmetleri birleştirmek için Boston Rehberlik Meslek Bürosunu kurdu.Avrupada ise 1910 yılında Fransa 1912 de İtalya ve Belçika 1915 yılında İngiltere de başlamıştır.
Ülkemizde ise 1950 yılında başlamış, Hasan Tan ve Feriha Baynur Amerika’ya gitmiş aynı yıl Amerika’dan uzmanlar gelerek konferanslar verilmiştir.1954 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji ve Özel Eğitim Bölümü’nde Rehberlik dersleri verilmeye başlanmış tır.1955 yılında İstanbul Atatürk Kız Lisesi ve 1956’da Ankara Deneme Lisesi’nde ders programları rehberlik anlayışıyla yeniden düzenlenmiştir.1953’te Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığına bağlı Test ve Araştırma Bürosu kuruldu.Okul anlamında ilk servis Ankara Demirlibahçe İlköğretim Okulunda rehberlik hizmete açıldı.1959 yılında RAM kuruldu.(İst. Ve İzmir)1989 yılında PDR-DER kurulmuştur.

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dersi-2

Çağdaş Eğitim Geleneksel Eğitim
Öğrenci aktif Öğretmen aktiftir
Süreç değerlendirme Sonuç değerlendirme
Birey Konu
Psikoloji sabretmektir.


Kişi “Hiç kimse beni anlamıyor;annem,babam, arkadaşlarım……..”diyorsa sorun bireyin kendisindedir. “Hoca bana taktı” diyorsa öğretmeniyle yaptığı ilişkilendirmeyi keseceğiz.
---------------------------------------- Çağdaş Eğitim----------------------------------------
--Öğretim --Yönetim ---Öğrenci kişilik hizmetleri
Belli bir konuda bilgi,beceri Eşgüdüm yaratmak Sosyal ve eğitsel etkinlikler
tutum kazandırmak. Sosyal yardım
Özel eğitim
Sağlık
PDR
Otomatikleşen davranışlarda bilincin denetimi azalır.Tutumun üç öğesi vardır:Bilişsel, duyuşsal, davranışsal .Yönetim;öğretin ile öğrenci kişilik hizmetleri arasında eşgüdüm sağlar.İkinci amacı,kurumu amacı doğrultusunda yaşatmaktır.
Çağdaş eğitim hizmetleri öğrenciyi merkez alır.Öğrenci kişilik hizmetleri bütün öğrencileri her yönleriyle en üst düzeyde gelişmelerini sağlamak için ortamlar hazırlar.Ö.K.H çağdaş eğitim hizmetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır.Ö.K.H öğretim ve yönetim kurumlarından ayrıdır.Ne yaparak yapalım tüm bilgiler psikolojik danışma yardımıyla verilir.Kişinin yaşadığı sorun bilgi eksikliğinden ileri gelebilir.Kişiye bilgiyi verdiğimizde önemli değişiklikler oluyorsa bu da ona büyük bir yardımdır.
Bireyin sosyal yaşamda hayatını sürdürebilmesi için egonun sahip olması gereken özellikler;
-Karar verme,problem çözme yeteneği,kendini tanıma,iletişim becerisi,çevresini tanıma,sorumluluk alma,seçimler….
İnsan davranışlarının nihai amacı uyum sağlamktır.
Rehberlik;bireyin karşılaştığı sorunları aşmasında kendini kaynak olarak görmesini öğretmektir.Yardım etmeyi uygun yer ve zamanda yspmslıyız.
Rehberliğin Temelleri
1)Psikolojik Faktörler:
a-Bireysel farklılıklar:Kişilik,zeka,ilgiler,yetenek,beceri,tutum,yaşam biçimleri,çevre,fiziksel özellikleri,inanış
b-kişilik ve benlik kavramına verilen değerin artması: Kişilik;bireyin kendi iç dünyasına has olan bizi başkasından ayıran,tutarlı davranış kalıplarıdır.Huy+Mizaç+Karakter=Kişilik’tir.Benlik;kişinin kendisini algılama biçimidir.
c- duyguların yaşamdaki önemi
2)Toplumsal Faktörler: a-kuşak çatışması b-yabancılaşma c-kültür boşluğu d-iş yaşamındaki değişmeler.
3)Felsefi Temel:

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dersi-1

Biz Psikolojik Danışman adaylarının bu dersten beklentisi ve temel felsefemiz ; koşulsuz yardım etmek,yardım edebilecek durumda olmaktır.Yardım sürecinde şu sorular cevap bulmalıdır.Kime, ne zaman, nerede, yardım edeceğiz?Örneğin; depresyonda ve intihar düşüncesi olan kişiye nasıl yardım edebiliriz?
Bu yardım sürecinde haddimizi aşmamamız gerekmektedir.Her Psikolojik Danışman mutlaka bir psikoterapi sürecinden geçmelidir.
Herkeste bir miktar meslekleri yapabilme yeteneği vardır.Bizim işimiz; insanın zehrini almak ve etkili söz söyleme sanatıdır.
Kişinin düştüğü çukurdan çıkması için gerekli olan anahtar cümleyi iç dünyamızda söylüyor olabiliriz ama bunu söylemek için acele etmemeliyiz.
Bir problem çözebilmek için; kişinin yaşadığı durumun bir problemlilik olup olmadığına bakılır.Bu problem kişinin dengesini ne kadar bozuyor ?, buna bakılır.Bunu testler, mülakatlar,görüşmelerle ölçeriz.
Ölçü şudur ki;
1)Sosyal yaşamda egonun sahip olması ve başarması gereken özellikler (bireyin sorumluluk almasıdır) .Bunlara rağmen “her şeyi üst üste geliyor, istediğim gibi olmuyor” diyorsa sorun vardır.
a)Paylaşma
b)İletişim
c)İşbirliği (Yardım aramak düşüncelerimizin duygulara dönüşmesini sağlar).
Kişiyi engellememeli, bastırmamalıyız.Bırak anlatsın,ağlasın,boşalsın.Amaç;Sorunu büyütmeden arada halletmek.
2)Bir problem hakkında kişiyle konuşabilmemiz için kişide bu durumun anksiyete yaratması gerekmektedir.
3)Problemlilik durumunun süresi
Örneğin;panik atak olan bir kişinin en az bir ay belirtileri(ellerin titremesi,uyuşması,ölüm korkusu) göstermesi gerekir.Panik atağın belirtileri 13 tanedir.Panik atağın bir kişide “var” diyebilmek için bu belirtilerden en az dördünün bulunması gerekir.
Örneğin;depresyon,fazla uyuma ya da uyumama,daha önce sevdiği şeyleri artık yapmak istememe, amaçsızlık,intiharı düşünme gibi belirtileri vardır.Problem sayılabilmesi için en az 15 gün sürmesi gerekir.Histimik durumlarda en az 2 yıl sürecektir.Depresyonun en önemli sebebi depresyona neden olan konuyu sürekli düşünmesidir.Biz bu durumu engellemeli, mani olmalıyız.
Psikolojik Danışma, danışan ile danışman arasında geçen,sözel olan ve olmayan bir iletişimdir.Bizim işimiz,kişiye davranışların sonucunu,davranmadan göstermektir.Psikolojik danışma özel bir ortamda gerçekleşir.Bu ortamın iki boyutta düzenlenmiş olması gerekir.
1)Fiziksel Boyut:Sade olmalı dikkat çekmemeli,çok soğuk ya da sıcak,çok aydınlık ya da karanlık olmamalıdır,dış uyarıcılardan arınmış olmalıdır.
2)Sosyal Boyut:Bireyi şartsız kabul eden bir ortam olmalı, kişi yargılandığı düşüncesine kapılmamalı,güven veren bir ortam olmalı(kendimizi anlayan birinin yanında güvende hissederiz).(Bize kendimizi sevdireni severiz,bunu en güzel anneler başarıyor.)Empatik bir ortam olmalı ”Ben bu kişinin yerinde olsam ne hissederdim” diye düşün,kendini onun yerine koy,onu anla ama orada kalma,sadece onu onu anla ve ona yardıma başla.İnsancıl psikologlar, böyle bir ortam oluştuktan sonra kişinin kendini gerçekleştireceğini söylerler.Çünkü onlara göre herkes iyidir,kendi gerçek potansiyeli vardır ama bunun için uygun ortamaihtiyaç vardır, derler.
Kişi terapatik bir ilişki kurmalıdır.
Problemi ve çözümünü danışan söyler.
-Sevgi Dili
-Nitelikli beraberlik
-Fiziksel temas
-Armağan almak
-Onay almak
-Hizmet davranışı

GENEL YEDME (DEŞTİRME)

GENEL YEDME (DEŞTİRME)
Danışman, ya danışanın ele aldığı bir konuyu daha etraflı anlaması için ona konuyu, biraz daha derinden inceletmek, ya da danışanı yeni bir konuya yöneltmek için, “bu konuda ne düşünüyorsun?”, “biraz daha açıklar mısın?” gibi genel bir ifadeyle danışmanı konuşmaya yöneltmektir. Bu çeşit yedmeye genel yedme veya deştirme denir.Soru-cevap konuşması değildir.Genel yedme;
a-)danışanı, daha fazla inceleme ve açıklamaya yönelten genel yedme
b-)görüşmede yeni bir konuya geçmek için yapılan genel yedme
c-)bilgi sağlamak için soru sorma , olarak düşünülebilir.
Birincisine(a) deştirme tekniği de denir.Ele alınan konunun daha derine inilerek biraz daha etraflı incelenmesi istenmektedir.Amaç danışanın konu hakkında daha fazla konuşarak gerçeklerle biraz daha yakından temasa geçmesini, gerçek duygu ve düşünceleri ile tanışıklık geliştirmesini sağlamaktır.
İkincisi(b) tip genel yedmede görüşülmekte olan konu tamamlanmıştır.Başka bir yöne geçilmesi gerekmektedir.Bu gibi durumlarda danışman farklı sorular sorar.Mesela, “Birazda evde kardeş ilişkilerinden bahsedelim.”, “Annenden bahseder misin” gibi genel bir yedme de bulunur.Amaç danışanın yeni bir konuyu etraflı bir şekilde incelemesidir.
Üçüncü(c) tip genel yedme de daha ziyade bilgi toplamak için sorulan soruları kapsar.
Genel yedme ifadeleri genellikle,
-Biraz daha anlatır mısın?
-Bu konuda nasıl hissediyorsun?
-Yani?… nasıl? ..Öyle mi?
-Daha etraflı açıklarmısın?
-Başka neler söylemek istersin?.......gibi ifadelerdir.
Genellikle soru Halinde olmakla beraber bunlar gerçek soru ifadeleri değildir; bir isteme şeklidir.Genel yedme danışanı konuşmaya, duygu ve düşüncelerini daha çok anlatmaya sevk eden yumuşak ve iyi bir yedme yoludur.Kontrol danışanın elinde olduğundan dolayı danışan kendini rahat hisseder.
Genel yedme danışma oluşumunun her aşamasında kullanılan bir tekniktir.Genellikle başlangıç aşamasının ortalarından itibaren daha çok kullanılır.Mesela;”Bugün neler üzerinde duralım? Bugün neleri ele almak istersin?”.
Seansın sonunda yeni bir görüşme konusu açılmamasına özellikle dikkat edilmelidir.Genel yedmede ifade tarzı çeşitlendirilmelidir.Mesela,” ……………….ne düşünüyorsun?” ,” Buna ne dersin?” gibi hep aynı tip ibareyle genel yedme yapılmamalıdır.Kalıplaşan bir ifade tarzı danışanı isteksizleştirir.Danışmayı monotonlaştırır.
SEANS
T:Hoşgeldiniz…Oturun lütfen..
D:Teşekkür ederim.
T:İsterseniz geçen haftayı özetleyerek başlayalım.Geçen hafta sizin sosyal ortamlardan kaçındığınız, evde kendinizi daha rahat hissettiğiniz, sokakta sanki bütün insanlar sizi gözlüyor hissine kapıldığınızdan bahsetmiştik.
D;……
T;Bugün neleri ele almak istersin?
D;Özellikle otobüse binemiyorum.Sanki herkesin gözü bende.Arkadaşlarımla oturup çay bile içemiyorum.Sıkılıyorum.Sokakta yürüyemiyorum.
T;Yani sosyal ortamlarda bulunmaktan kaçınıyor, çekiniyorsun?
D;Evet.Sanki ben çok farklıymışım gibi bütün insanlar bana bakıyor.Beni gözlüyor.Herkesin gözü benim üstümde.Bu beni olumsuz etkiliyor.Kızarıyorum.Bazen midem bulanıyor.Elim ayağım titriyor.
T;Bu durum seni oldukça rahatsız öyle mi?
D;Okulda derslere giremiyorum.Notlarım düştü.Bu arkadaşlarımın benden uzaklaşmasına neden oldu.
T;Şimdi birazda ailenden bahsedelim ?
D; Genel olarak iyimser…………..
T;Biraz daha açıklar mısın?
D;Aslında bana karşı iyimser gibiler ama rahatsızlar.Artık benden hoşlanmıyorlar.Kardeşlerim benimle oyun oynamak istemiyor.
T;Öyle görünüyor ki sosyal ortamlar artık sizin için rahat değil. İnsanlardan kaçıyorsunuz.Yalnız kalmak daha rahat sizin için.Ama Bu durum sizi rahatsız ediyor.Bu hafta sizden bir şey isteyeceğim.Bir daha ki görüşmemize kadar kendini rahatsız hissettiğin ortamları ve bu ortamlarda neler hissettiğini bir kağıda yazmanı istiyorum.
D;……..
T;Eklemek istediğin bir şey var mı?
D;Hayır, yok..
T;Bir daha ki seansımızda görüşürüz o zaman..
D;Teşekkürler.

31 Ağu 2008

ÇEVRE INCELEMESI FORMU

Incelenen Yerin Adi ........................:
Bagli Bulundugu Ilçe:......................:
Bagli Bulundugu Il...........................:
Incelemeyi yapan ögretmen.............:
Incelemenin yapildigi yil.................:
Degisikliklerin kaydedildigi yillar...:

1- COGRAFI DURUMU : (Krokisi hazirlanacak, önemli yerler gösterilecek)
a) Komsulari
b) Yeryüzü sekilleri, madenleri ve yer alti kaynaklari
c) Iklimi, iklimin günlük hayata etkileri
d) Toprak ve ekime elverisliligi, yanlis tarimsal uygulamalar
e) Akar ve durgun sulari, sulardan yararlanma durumu
f) Mesire yerleri ve tabii güzellikleri, buralarin degerlendirilmesi

2- TARIHÇESI :
a) Adini nereden aldigi
b) Ilk yerlesenler ve yerlesme maksatlari
c) Tarih boyunca kimlerin elinde kaldigi ve üzerine kurulan beylikler
d) Harabeler ve kimlerden kaldigi

3- YASAYIS :
a) Ev yapilari ve iç tezyinati, evlerin saglikli olma ve aileye yeterlilik durumu
b) Aile tipi ve aile nüfus sayisi ortalamasi, evlenme adetleri ve yanlisliklari
c) Komsuluk münasebetleri, yardimlasma, imece
d) Nüfusu ( kadin, erkek, okula gidenler, gitmeyenler.)
e) Gelenek ve görenekleri ( inançlari, batil itikatlari, ibadetleri, törenleri, büyük-küçük iliskileri )
f) Giyimleri ( günlük, folklorik, resmi )
g) Atasözleri ve deyimleri
h) Mahalli oyunlar ve türküleri
i) Masal, hikaye, efsane ve destanlari
i) Bos zamanlarini nasil degerlendirdikleri, günlük yasayis, kötü aliskanliklari
j) Saglik durumu, yaygin hastaliklarin sebepleri, yanlis tedavi yöntemleri
k) Günlük beslenme aliskanliklari
l) Yol durumu, ulasim vasitalarinin çalisma durumu
m) Yönetici-halk münasebeti
n) Okulla olan münasebetleri, okulun tarihçesi, okul görevlilerine ilgi
o) Okulun çevrede biraktigi etkiler ( olumlu-olumsuz )
ö) Yöreye getirilmis devlet hizmetleri ve halkin bunlardan faydalanmasi
p) Yerin dis dünya ile iliskileri, uzak yörelerle iliskiler, gurbetçilik, beyin göçü
r) Yasama seviyesini yükseltmek için düsünce ve faaliyetleri

4- EKONOMIK HAYAT :
a) Geçim kaynagi ürünler, günlük tüketilen ürünler
b) Yetistirilen hayvanlar ve miktarlari, hayvanlardan yararlanma durumu
c) Geçim durumu, ailelerin yillik gelir ortalamasi
d) Diger gelir kaynaklari
e) Disariya sattigi ve aldigi esyalar, ürünler v.s.
f) Toprakli ve topraksiz aileler

5- YÖRENIN PROBLEMLERI : Yillar itibariyle artanlar, çözülenler

6- YÖRENIN PROBLEMLERININ ÇÖZÜM YOLLARI IÇIN NELER DÜSÜNÜYORSUNUZ ?

23 Nis 2008

İNTERNETTE BULUNMA SÜRESİ İLE DEPRESYON ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

İÇİNDEKİLER

BAŞLIK SAYFA NO

İNTERNETTE BULUNMA SÜRESİ İLE DEPRESYON ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ: 1
GİRİŞ: 1
YÖNTEM: 3
a-) Amaç: 4
b-) Problem cümlesi: 4
c-) Hipotez: 4
d-) Sınırlılıklar: 4
e-) Sayıtlı (varsayım): 5
f-) Tanımlar: Evren- Örneklem 5
BULGULAR VE YORUM: 5
Bulgular: 5
Yorum: 6
SONUÇ VE ÖNERİLER: 7
Sonuç: 7
Öneriler: 7
KAYNAKÇA 7
TABLO.1 8–9














İNTERNETTE BULUNMA SÜRESİ İLE DEPRESYON ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

GİRİŞ

Ülkemizde yaygın olan kullanım araçlarından biri de bilgisayardır. Bilgisayar kullanımı artık günümüz insanının vazgeçilmezleri arasına girmiştir. Dahası bilgisayar kullanımı okulöncesi yıllarından itibaren insanların hayatlarına girmekte ve her insan tarafından kullanılmaktadır.
İnsanların bilgisayarı kullanma istekleri daha çok teknolojinin getirdiği bir yenilik olarak görülmektedir. Artık günümüzde bilgisayar vazgeçilmezler arasındadır. Öyle ki insanlar herhangi bir işlerini hallederken hemen bilgisayarın yanına gidip bu işlerini halletmeye çalışmaktadır. Bilgisayarlar önceden ekonomik seviyesi çok yüksek olan kişiler tarafından alınırken şimdi her eve yavaş yavaş girmekte ve bilgisayarla ekonomik seviye arasında bir ilgi bulunmamaktadır.
Bilgisayar insanların hayatına daha çocukken girmektedir. Çocuklar bilgisayarı daha çok oyun oynama v vakit geçirme aracı olarak görmektedir. Böylece yavaş yavaş kullanım süresi uzamakta ve bilgisayar ve internet konusunda daha çok bilgiye sahip olmaktadırlar. Artık her eve bilgisayar girmeye başlamış ve bireylerin bilgisayarı kullanım oranları daha da çoğalmıştır.
Bilgisayar deyince aklımıza hemen internet gelmektedir. İnternet üzerinden hemen her işimizi hallederek günlük hayatımızı kolaylaştırmakta ve bilgisayarsız hayat çok zor gibi görülmektedir. Gerek herhangi bir konuyu araştırma olsun gerek bir işimiz hakkında bilgi edinme olsun, gerekse herhangi bir kişiyle görüşme olsun bilgisayar ve internetin faydaları çoktur. Teknolojiyi takip etmekle beraber bireyin herhangi bir konuda yeterliliğini de ortaya koymaktadır. Bilgisayarda herhangi bir program bilmek veya interneti kullanmayı iyi bilmek bir işimizi zorlanmadan, zaman harcamadan, kitaplar karıştırmadan yapmamızı sağlar.
Günümüzde herhangi bir işe girerken genellikle karşımıza internet kullanımı gelmektedir. İş başvurusunda bulunanlarda ilk başta aranan özelliklerden bir tanesi internet kullanımıdır. İnterneti iyi kullanmak demek diğer insanlardan bir adım önde olmak demek ve bununla birlikte toplumda diğer insanlara göre daha bilgili olmak demektir. Daha önce de değindiğimiz gibi bilgisayarı ve interneti iyi kullanıyor olmak daha önceleri bir ekonomik seviyeyle alakalı iken günümüzde bu özellik ortadan kalkmaktadır. Artık internet kullanmak herhangi bir işte çalışmanın bir gayesi olarak gözükmekle birlikte günümüzde genç yaşlı demeden herkes bilgisayar kullanımını öğrenmeye çalışmaktadır. Bunun için bilgisayar kursları açılmakta ve kişilere lazım olacak internet ve bilgisayar eğitimi verilmektedir.
Öyle ki önceki nesillere baktığımızda bilgisayar kullanmayı bilen kişilerin sayısı gayet azdır. Ama şimdiki nesile baktığımızda internet kullananların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bilgi yüklü kütüphanelerimizin, önceki postalarınızın yerini şimdi bilgisayarlar almıştır. Önceden; herhangi bir araştırma yapılacaksa tek çare olarak kütüphanelere gidilir, oralardan kaynak kitaplar aranır ve istenilen bilgilere ulaşılırdı. Ama şimdi internet sayesinde arayacağımız konuyu internete yazmamız ve ardından gelen seçenekleri tıklayarak internet istenilen bilgiye ulaşmamızı hemen sağlar. Ya da herhangi bir mektup yazma işleminden sonra istenilen yere göndermek günlerce, haftalarca sürerken internet sayesinde yazdıklarımız anında karşımızdaki kişilere gitmektedir.
Bilgisayar ve internet kullanımının daha birçok faydası vardır. Kişilerin ulaşamayacağı yerlere hemen ulaşması, yetiştiremem zaman yok dediği yazılarını hemen göndermesi, istediği tüm konulara anında ulaşması gibi fırsatlar internetin faydalarındandır. Bilgisayar ve internet kullanımının sayılmakla bitmeyecek birçok faydasının olmasının yanında, bunların getirdiği bir takım olumsuzluklar da vardır. Özellikle insanların ilişkilerini sıradanlaştırma, sınırlandırma konusunda zararları vardır.
Bilgisayar ve internet kullanımı kişileri bazı psikolojik sorunlara götürmektedir. İnsanların artık interneti bir vazgeçilmez olarak görmeye başlaması da buna büyük bir sebeptir. İnsanlar nasıl bazı fizyolojik ihtiyaçlarını yerine getirmezse bazı sorunlarla karşılaşıyorsa aynı durumda bireyler internete bağımlı olabilir ve bu da kişilere ileride büyük sorunlara yol açabilir. İnsanların sigaraya, kumara, uyuşturucuya bağımlı olması gibi internete de bağımlı olmaya başladığı görülmektedir. Özellikle bilgisayar kullanımının artması ve her eve girmeye başlamasıyla beraber bu sorunlar daha da artmakta, bunlara bağlı olarak insanlarda daha birçok psikolojik sorunları ortaya çıkarmaktadır.
Yine internet bağımlılığı konusunda yapılan bir anket çalışmasını cevaplayan internet kullanıcılarının %40'nın kendilerini bağımlı olarak gösterdikleri belirtiliyor. Beşte biri chat ortamların bir tür uyuşturucu gibi gördüklerini söylüyorlar. (http://www.yasamdersleri.com)
Yine, yapılan araştırmalar, sürekli internet kullanıcılarının yüksek düzeyde depresyon ve yalnızlık hissettiğini ortaya koyuyor. ABD'de yapılan bir çalışmada haftada bir saatini internet ortamında geçirmenin depresyonun ortalama %1, yalnızlık hissinin %4, sosyal ilişki ve çevre kaybının %2,7 oranında arttığı saptanmıştır. (http://www.yasamdersleri.com)
İnternet kullanımı bireylerin sosyalleşmesi konusunda bir engel teşkil eder. İnternetle birlikte bireyler çevrelerine karşı ilgilerini azaltır. İnsanların özellikle daha çok yalnız kalmalarına neden olur. İnternette her konuda bilgi bulunduğundan, her insana hitap etmekte ve insanlara cazip ve çekici gelmektedir. İnsanları masa başına daha çok bağlamakla dış dünyayla ilgisini kesmektedir. Sonuçta da insanlar yalnız kalmakta ve bu yalnızlığın bir sonucu olarak da sanal âleme daha çok girmektedir.
Günümüzde internete girme sebeplerine bakıldığında ödev araştırması yapmak, herhangi bir konuda bilgi edinmek, herhangi bir iş koluna başvurmak veya bilgi almak gibi nedenler vardır. Bunların yanı sıra aslında gençlerin daha çok “Chat” dediğimiz insanlar arasındaki iletişim kurma ve konuşma gibi nedenlerle internete girdikleri para ve zaman kaybına uğramaları bir yana diğer yandan kendi psikolojilerindeki değişikliklerin, olumsuzlukların farkına pek fazla varamazları ortadadır. Daha çok çevrelerinden, kendilerinin desteklerini artık dünyayla yavaş yavaş ilişkilerini kestiklerini öğrenirler.
Araştırmamızın konusu olan internetle depresyon arasındaki ilişkiye bakıldığında aslında internetin her insana hitap etmesi ve bu yüzden her insan tarafından kullanılması, birçok psikolojik sorunlar sonucunda depresyona yönelttiği bir gerçektir. Özellikle insanların internet bağımlı olması veya yalnız kalma isteği gibi nedenler sonucunda kişilerin depresyona girme olasılığı yüksektir. İnsanları depresyona iten internet dışında daha birçok neden vardır. Ama bu araştırmada internet üzerine yoğunlaşılacaktır.
Depresyona giren insanlara bakıldığında insanların yalnız kalma isteği bazı birtakım fizyolojik yöndeki değişiklikler, isteksizlikler gibi nedenler vardır. İnternetin de insanlar üzerindeki olumsuz etkileri bunlara benzer sebepler teşkil eder.

YÖNTEM

Yaptığımız araştırmada araştırma modellerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmamız ilişkisel çözümleme türlerinden korelasyon türü ilişki ile yapılmıştır. Yapılan araştırmada birden çok değişken vardır. Bu değişkenler örneklemlerden elde edilen bireyin internette kalma süresiyle depresyondan aldığı puanlardır. Verilenlerden elde ettiğimiz sayısal ifadelerle araştırmamızda korelasyon yöntemi kullanılmıştır. Sonuç olarak bulgularımıza ulaşmanız için sayısal ifadelere başvurulduğundan dolayı sözele dayalı karşılaştırma yolu ile yapılan ilişkisel tarama modeline değinilmemiştir. Şimdi kullandığımız yöntemin alt dallarına değinecek olursak;
a-) Amaç: Araştırmamızdaki amaç bireyin interneti kullanma süresiyle depresyona girmesi arasındaki ilişkiyi, korelasyonu hesaplamaktır. Her şeyden önce şuna değinmek gerekirse bireyin depresyona girmesini sadece internetle, internete girme süresiyle değerlendirmek ve karşılaştırmak mümkün olmamaktadır. Bireyin depresyona girmesini fiziksel, ruhsal, psikolojik ve çevresel olarak daha birçok faktör etkiler. Bireyin bulunduğu kültür, aile ortamı, arkadaşlıkları, fiziki sağlığı, çevrenin bireye karşı göstermiş olduğu tutumlar gibi birçok faktör bireyin depresyona girmesine neden olabilir. Ancak biz bu araştırmamızda bunları atlayıp sadece depresyonla kişinin internete girmesi arasındaki ilişkiyi göz önünde bulundurarak iki değişken arasındaki korelasyonu incelemeye çalıştık. Araştırmamızdaki temel amaç budur.
Amacımızın bu yönde olmasının nedeni internete girme süresiyle depresyona girip girmeme durumunu belirlemektir. Yani “Bireyin internette bulunma süresiyle depresyon ölçeğinden aldığı puan arasında doğru orantılı bir ilişki var mıdır?” sorusudur. Amacımız bu gibi soruların cevaplandırılmasını sağlamaktır. Eğer elde ettiğimi bulgular pozitif yönde yani bireyin internete girme süresiyle depresyon testinden aldığı puan arasında ters orantı varsa bu durumun altında yatan nedenleri bulmak önemlidir ve bu sebeplere paralel olarak önlemler almak gereklidir.

b-) Problem cümlesi: İnternette bulunma süresiyle depresyon arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

c-) Hipotez: İnternette bulunmayla birlikte bireydeki depresyon durumu artar.

d-)Sınırlılıklar: Araştırmamızda her araştırmada olduğu gibi belli sınırlılıklar vardır. Araştırmamızdaki sınırlılıklara değinecek olursak her insanın interneti kullanmayı bilmiyor olması bu sınırlılıklardan biridir. Özellikle yaşlıların internet ve bilgisayar kullanımını bilmiyor olması bu araştırmayı yapmayı zorlaştırmaktadır. Yine aynı şekilde çocukların internet ve bilgisayarı kullanmayı bilmiyor olması araştırmada bazı sınırlılıklar yaratmaktadır.
Sorduğumuz sorularda da bir takım sınırlılıklar vardır. Özellikle amaç bölümünde de belirttiğimiz gibi depresyona sadece internet neden olmamakta depresyona neden olan daha birçok neden bulunmamaktadır. Bunlardan bireyin fiziki görünüşü, ailesiyle, akranlarıyla çevresiyle ilişkileri bireyi depresyon haline itebilir. Ya da çevresinden aldığı destekler bireye bir rahatlık vererek depresyon halinden kurtulmasına sebep olabilir. Bu ve buna benzer nedenler bireyin depresyonda olup olmamasına etki eder ve araştırmaya bir sorun teşkil edebilir.
Yaptığımız araştırmada uygulanan depresyon ölçeği 15 yaş ve üzeri kişiler için olduğundan 15 yaşından küçükler göz ardı edilmiştir. Özellikle günümüzde psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıkların çocuk yaşa kadar indiği bir zamanda bu ölçeğin kullanılması araştırmada 15 yaş üstü kişilerin kullanılmasına neden olmuştur. Buda araştırmanın bir başka sınırlılığıdır.
Araştırmaya uygulama alanı olarak Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi ‘ni seçerek bu fakülte üzerinde çalıştık. Diğer başka İlahiyat, Fen –Edebiyat, Tıp, Hukuk, İktisadi ve İdari bilimler gibi bölümleri göz ardı ederek sadece eğitim fakültesini araştırmaya evren olarak seçtik. Araştırmanın geçerliliği ve güvenilirliği açısından farklı bölümlere çeşitli fakültelere uygulamak daha uygun olmaktadır. Ancak gerek zaman, mekân ve kaynak yönünden bazı sınırlılıklarla karşılaştığımız için evren seçiminde çeşitlilik göz ardı edilmiştir.

e-) Sayıtlı (varsayım): Beck Depresyon testinin depresyonu ölçtüğü kabul edilmiştir. İnternet kullanımının depresyonda etkin olduğu varsayılmıştır.

f-) Tanımlar:
* Evren: Yaptığımız araştırmada kullanılan evren Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerinden seçilmiştir.
*Örneklem: Araştırmada kullanılan evrenden 50 öğrenci random (tesadüfü ) olarak seçilmiştir. Seçilen öğrenciler arasında sınıf ayrımı, öğretim türü, bölüm ayrımı yapılmaksızın araştırmada kullanacak olan 50 öğrenci örneklem olarak seçilmiştir.

BULGULAR VE YORUM

Bulgular:
Araştırmamız sonucu elde edilen bulgularımıza bakıldığında şu sonuçlar elde edilmiştir:
Örneklemi oluşturan öğrencilerin Beck depresyon ölçeğinden aldıkları puanların ortalaması: 12,22
Örneklemi oluşturan öğrencilerin internette kaldıkları sürenin ortalaması: 9,99
Örneklemi oluşturan öğrencilerin depresyon ölçeğinden aldıkları puanların standart sapması: 9,5944
Örneklemi oluşturan öğrencilerin internette bulunma sürelerinin standart sapması: 9,760615
Araştırmamız sonucunda elde edilen iki değişkene ait korelasyon: 0,709898469 olarak bulunmuştur.

Yorum:
Öğrencilerin internete girme süreleri ve depresyonda aldıkları puanlar değerlendirilerek yapılan araştırma korelasyon türü ilişkisel tarama modeli sonucunda korelasyon katsayısı yaklaşık olarak bulunmuştur. Korelasyon sonuçlarına bakıldığında iki değişken arasında yani internette bulunmayla depresyon arasında pozitif bir ilişki vardır. Çünkü araştırmamızda bulduğumuz sonuçlar 0 ile 1 arasında yer almaktadır. Buradan sonuçla araştırmamızdaki değişkenlerimizden birisi artarsa diğeri de artmaktadır.
Araştırmamızda değişkenler arasındaki ilişkinin ne düzeyde olduğunu anlamak için bulduğumuz sayısal ifadelere bakarız. Bulunan değer yaklaşık olarak 0,71 olduğu için iki değişken arasında yüksek bir ilişki vardır. Buradaki sonuca bakarak daha önce ortaya attığımız hipotez cümlesinin doğru olduğu sonucuna ulaşabiliriz Yani internette bulunma süresiyle depresyondan aldığı puanların yüksek çıkması araştırmamızın temelini teşkil etmiş olup bu hipotezin doğruluğu yüksek korelasyonla birlikte doğrulanmaktadır.
Yaptığımız araştırmada uygulanan beck depresyon ölçeğinin puanlamalarının ortalaması yaklaşık olarak 12,22 çıkmıştır. Aynı şekilde internette bulunma sürelerinin ortalaması 9,99 olarak bulunmuş olup genelde bu depresyon ölçeğinden 13 ve üzeri olanların herhangi psikolojik danışmana veya psikologa gitmesi gereklidir. Her iki ortalamayı bir olarak düşünecek olursak; depresyon ortalaması 12,22 çıkmış olup yukarıda belirtilen 13 barajına çok yakın olmakta ve aynı şekilde internette bulunma ortalamasında 9,99 gibi yüksek çıkması her ikisi arasındaki pozitif ilişkinin olduğunu göstermektedir.
Özellikle bu iki değer arasındaki korelasyonun yüksek çıkması araştırmamızın giriş bölümünde de bahsettiğimiz gibi bireylerin internetle içli dışlı oldukları ve internetin olumsuz sonuçlarına maruz kaldıklarını göstermektedir. İnternetin depresyona neden olması kişileri bazı psikolojik sorunlara özellikle artık hayattan çok fazla zevk almama sürekli mutsuzluk, umutsuzluk, insanların kendilerine ilişkin düşüncelerinin değişmesi v.b daha birçok soruna neden olmaktadır.



SONUÇ VE ÖNERİLER
Sonuç:
Sonuç olarak internette bulunma süresiyle depresyon arasındaki ilişkiyi araştırmak için yaptığımız bu araştırmada bulgulardan elde edilen verilere göre korelasyonun her iki değişken için pozitif ve yüksek çıktığı görülmüştür. Yani internette bulunulan sürenin depresyona etkisi pozitif ve yüksek bir korelasyon olarak çıkmıştır. Daha da genişletecek olursak birey ne kadar internette kalırsa o oranda depresyonun şiddeti artmaktadır.

Öneriler:
*Bireylerin internete sadece gerekli durumlarda girmesi sağlanmalı ve bunu dışında sadece vakit geçirmek için internete girilmemelidir.
*Kişilerin psikolojik durumu ailesi veya çevresi tarafından desteklenerek bunların depresyona girmeleri bir nevi de olsa önlenmelidir.
*İnterneti kötü yönde kullanma gibi durumlar göz önünde bulundurularak interneti olan kafeler ve işyerleri filtrelenmelidir.
*Küçük yaştaki çocukların internete girmeleri zorunlu değilse engellenmelidir.
*Herhangi bir durumla karşılaşıldığında internet yerine başka kaynaklara başvurulması bireylerin depresyona girmesi azaltılabilir.
*Aileler çocuklarının girdikleri siteleri kontrol etmelidir.
*Depresyona giren bireylerin psikolojik danışmana veya psikologa yönlendirilmesi sağlanarak kişinin bu bunalımlı ortamdan daha çabuk kurtulması sağlanabilir.
* Konu ne olursa olsun internetin ne amaçla kullanıldığı unutulmamalı ve interneti her zaman için bilinçli kullanarak depresyon veya psikolojik sorunların yaşanması bu sayede engellenmelidir.

KAYNAKÇA
• www.psikolojisayfam.com
• http://www.radikal.com.tr
• http://www.yasamdersleri.com
• Prof. Dr. Niyazi KARASAR Bilimsel Araştırma Yöntemi
• DEDEOĞLU, Gözde, Bilişim Toplumunda Ortaya Çıkan Etik Sorunlar ve Tıp Bilişimi Meslek Ahlak İlkeleri, 2003
• GÜNEŞ, Ali(Editör),Bilgisyar I ( Temel Bilgisayar Becerileri), PegemA Yay.,2006
Depresyon puanı İnternet kul. Saati
1.kişi 22 18
2.kişi 14 6
3.kişi 31 40
4.kişi 7 7
5.kişi 13 3
6.kişi 10 8
7.kişi 8 4
8.kişi 26 4
9.kişi 8 1
10.kişi 4 5
11. kişi 6 6
12. kişi 7 3
13.kişi 10 15
14.kişi 11 3
15.kişi 14 2
16.kişi 5 10
17.kişi 3 8
18.kişi 25 20
19.kişi 7 3
20.kişi 10 10
21.kişi 15 7
22.kişi 5 5
23.kişi 17 35
24.kişi 12 6
25.kişi 0 3
26.kişi 3 3
27.kişi 9 6
28.kişi 24 11
29.kişi 29 19
30.kişi 30 17
31.kişi 3 8
32.kişi 12 20
33.kişi 5 15
34.kişi 5 10
35.kişi 23 7
36.kişi 7 4
37.kişi 32 35
38.kişi 38 45
39.kişi 5 2
40.kişi 23 12
41.kişi 5 7
42.kişi 15 8
43.kişi 3 3
44.kişi 9 5
45.kişi 6 6
46.kişi 5 5
47.kişi 1 3
48.kişi 4 6
49.kişi 24 10
50.kişi 1 0,5





Korelasyon: 0,709898469
Depresyon puanı ortalaması: 12.22
İnternet kullanım saati ortalaması: 9.99
Depresyon puanlarının standart sapması: 9,5944
İnternet kullanımının standart sapması: 9,970615


Tablo.1 Öğrencilerin Beck Depresyon ölçeğinden alınan puanları ve internette kalma sürelerini gösteren bilgiler yer almaktadır.

21 Nis 2008

Ömer Buyse nin Teknik Öğretim Hakkındaki Raporu ( 1927 )

Prof. Dr. Omar Buyse: Mısır asıllı, uzun yıllar Amerikada kalarak oranın eğitim usullerine dair bir kitap yazan, daha sonra Belçika'ya geçerek orada "İş Üniversitesi"ni kuran ve dört yıl burayı yöneten, sonuclarını ve programını "İş Üniversitesi" adıyla yayınlayan Belçika Meslekî Eğitim Müdürü Buyse, 1926 sonlarında Türkiye'deki ziraat, sanayi ve meslek okullarını inceleyerek uygulanabilir bir program hazırlamak için Türkiye ile mukavele imzaladı. Necati Bey kendisini Avrupa gezisi sırasında beğenerek uzman olarak seçmişti.
Prof. Dr. Omar Buyse 1927 yılında Türkiye’ye gelmiş ve Türkiye’nin mesleki teknik eğitim açısından durumunu ortaya koyan bir rapor hazırlamıştır. Raporunda mevcut sanat okullarının programlarının günün ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu, bu okulların yörelerinin sanat erbabına da hizmet etmesi gerekirken onlarla hiç ilgisi bulunmadığını belirtmiştir.
Ömer Buyse raporunda Belçika dan bilgiler sunarak Belçika ve benzeri batı ülkelerindeki ekonomik kalkınma, teknik eğitimin gelişmeleri konularına değinmiştir.
Bir mesai programı teklifi ve esasatın tayini (İstanbul Raporu),
Teknik mektep ve terbiyeye mütedair program ve nizamname lâyihası (Ankara raporu),
Kütahya'da meslek tedrisatı
Konya'da meslek tedrisatı
Adana vilâyetinde meslek tedrisatı,
Mersin'de meslek tedrisatı
Uşak'ta meslek tedrisatı,
İzmir'de meslek tedrisatı,
Aydın'da meslek tedrisatı,
İstanbul'da meslek tedrisatı
Ankara'da açılacak meslek ve ev işleri kursları,
Orta ziraat mektepleri,
Ziraat, bağcılık, meyve bahçeleri usulleri hakkında rapor,
Ordu'da meslekî ve umumî tedrisat.
Bu raporun özü şu şekilde özetlenebilir:
1- İş üniversitesi ders programları
2- Sanat okulları ders programları
3- Akşam sanat okulları ders konuları
Buyse raporu, üç yüz küsür sayfalık büyük ve ayrıntılı bir rapor-proje ve öneriler topluluğudur. Gittiği her yerdeki incelemelerini tamamladıktan sonra, oradaki inceleme ve önerilerine dair raporlarını vermiştir.
Buyse'in ana öneri ve projeleri şöyle özetlenebilir:
Çalışanlar için akşam sanat okulları açılmalıdır. Kızlar için elişleri, sekreterlik, sosyal hizmetler gibi alanlarda mesleki beceriler kazandırılmalıdır.
Sanat okulları, diğer devlet daireleri ile ticaret ve sanayi odalarıyla, kadın dernekleriyle vb. işbirliği içinde çalışmalıdır.
Sanat okulları bölgesel ihtiyaçları gözeten bir eğitim vermelidir.
Sanat okulları endüstri sanatlarının gerisinde değil önünde yürüyecek şekilde eğitim vermelidir.
Sanat okulları sayıca artırılmalı, nitelikleri yükseltilmelidir. Bu okullar becerikli işçi, mühendis, teknisyen yetiştirecek biçimde organize edilmelidir.
Sanat okullarında veya dışında halk tabakaları için mesleki kurslar açılmalıdır.
Türkiye’de bir iş üniversitesi kurulmalıdır. Buyse bu okulların dışında Mustafa Kemal İş Darülfünunu, İsmet Paşa Kız Enstitüsü, Sanat Okulları(İstanbul,Konya ve Aydın’da),Sosyal Hizmetler Okulu(İstanbul’da),Dokumacılık Okulu (İzmir’de), Dokuma ve Şeker Sanayi Okulu( Uşak’ta) gibi okulların da açılmasını istemiştir. Bu iş Üniversitesini gerçekleştirilemedi.
Ayrıca bu okullara ilave olarak her bölgenin özelliklerine uygun olan;
Erkekler için çiftçilik, kunduracılık, ağaç ve maden işleri, duvarcılık, ticaret ve dil kursları,
Kızlar için biçki-dikiş, ev işleri, süsleme sanatları, dil ve ticaret kurslarının düzenlenmesini istemiştir
Sanayi okulları ile o yörenin sanayicileri ilişki kurmalıdırlar. Ders ve para olarak, bu sanayi erbabından yararlanılmalıdır. Sanat okullar, çeşitli kurum ve zümre temsilcilerinden oluşan bir komisyonca idare edilmelidir; ancak kesin kararlar bu yönetime bırakılmamalıdır. Bu komisyonların başkanları da resmî memurlar arasından atanmalıdır.
Meslek okullarının amacı, halka, çalışmasını en verimli kılacak genel bilgi ve teknik yetenekleri vermektir. Genel okulların programlarına çağdaş üretimi gösteren dersler konmalı; iş, sanat ve tarım çevrelerinin yanı sıra kamu oyunun da sanayi ve çalışma hayatı alanında eğitilmesi gerekir.
Gündüz çalışanlar için ve gündüz okullarında yer alamayacak kadar önemsiz konular için Akşam Meslek okulları açılmalıdır.
Modern çalışmanın her derecesinde gerekli bilgilerin tümü, meslekî ve teknik okullarda yer almalıdır. Bu okullardan, sanayiin önünde, ona rehberlik edecek usta ve uzmanlar yetiştirilmelidir.
İktisadî bağımsızlık kuvvetli bir teknik eğitimle ve bunu uygulamakla sağlanır.
Türkiye'nin doğal kaynakları çok zengindir, oysa öğretimde bu doğal zenginliklere ait bilgiler verilmiyor. Taşrada bu kaynakları işletecek kurumlar ve uzmanlar gereklidir.
Lüks teknik adamlara değil, hem düşünecek hem çalışacak aydın işçi ve ustalara ihtiyaç vardır.
Meslek okulları için Avrupa'dan öğretmen getirtmek gerekmez. Bunlar Türkiye'de yetiştirilebilirler. Küçük sanat öğretmenleri, kendi sanatkârlarının arasından seçilmelidir. Okuma-yazma bilmese de, iyi bir demirci, öğretmen olur. Avrupa'ya şimdilik öğrenci gönderilebilir, ama ilerde buna da gerek kalmaz.
Buyse'in kurulmasını önerdiği ve projesini hazırladığı eğitim-öğretim kurumları da şunlardır:
Mustafa Kemâl Paşa İş Dârülfünunu: Meslek okullarına usta ve öğretmenler yetiştirmenin yanı sıra mahir işçi, teknisyen ve uzmanlar yetiştirmek için Ankara'da kurulacaktı. Öğretim çalışmalarıyla beraber sergiler açacak, Süsleme Sanayii Müzesi ve kütüphaneler kuracak olan bu üniversite, şu yapıda olacaktı:
Teknik kısımda Taş, Ağaç, Madecilik, Elektrikçilik ve Sanayi-i Tezyiniye; Yüksek Teknisyenler Kısınında da İnşaat-ı Nafia ve Yol İnşaatı, Elektrikçilik, Ziraat Makinaları yapımı, Makina Kondüktörü ve Ressamlar, hirfetler, Sanayi-i Tezyiniye, Teknik ve Meslek Okulları için öğretmen yetiştirme bölümleri olacaktı.

İsmetpaşa Kız Enstitüsü: Genç kızlar için meslekî, ticarî ve sosyal bilgiler veren bir okul olacak ve Bayan Mevhibe İnönü'nün adını alacaktı (Institut feminin Madame Ismet Pacha). İlkokul çıkışlıların alınacağı bu Enstitü dört yıllık meslek ve ticaret kısmı ile iki yıllık meslekî, ticarî ve sosyal yüksek kısmla, üç yıllık akşam meslek dersleri kısımlarından meydana gelecekti.

Bu büyük projelerin yanı sıra İstanbul, Konya, İzmir, Aydın vs. yerlerdeki sanayi okullarının ıslah ve genişletme projeleri, Orta Tarım okulları, İstanbul'da Sosyal Hizmetler Okulu, İzmir'de Sanayi-i Nesciye (Dokumacılık), Uşak'ta dokuma, şeker sanayii ve Debbağlık Okulu kurulması, ayrıca her şehirde, yörenin özelliklerine göre erkekler için çiftçilik, kunduracılık, ağaç ve maden işleri, duvarcılık, ticaret ve dil kursları; kızlar için de biçki-dikiş, ev işleri, süsleme sanatları, dil ve ticaret kursları düzenlenmesi isteniyordu.
Buyse raporunda her ne kadar meslek öğretmeni yetiştirmek için Avrupa'ya öğrenci göndermeye gerek olmadığı belirtiliyorsa da, önce İş Üniversitesi öğretmenlerini yetiştirmek için, sonra da çeşitli amaçlarla Avrupa'ya öğrenci gönderilmiştir (1927-1938 arası 133 meslek ve sanat öğrencisi gönderilmiştir).

19 Nis 2008

İşitme Yetersizlikleri

Tanımlar


Ses: Titreşimle oluşan ve dalgalar halinde yayılan bir tür enerjidir. İki ucundan tutulan gergin bir telin veya sicimin ufak bir vuruş ya da çekmeyle verdiği ses, bu varlıkların hava içinde yaptıkları, titreşim dediğimiz hareket sonucunda oluşur; havada (ya da yerine göre başka bir ortamda) yayılarak kulağımıza gelen ses dalgaları ile de duyulur. Ses dalgaları, durgun suya atılan taşın meydana getirdiği su dalgaları gibi, konuşma, müzik ve çevre sesleri biçiminde kulağımıza gelen, dalga hareketi adı verilen fiziksel olaylardan biridir.
Frekans (perde): Titreşen her varlığın bir saniyedeki yalın titreşim sayısına frekans denir. Frekans ölçü birimi Hertz’dir. Hertz kısaca Hz şeklinde ifade edilir. Frekansın azalıp çoğalması, kulakta sesin tonunun alçalıp yükselmesi izlenimini verir. Titreşim sayısı fazla olan sesler tiz, ince; titreşim sayısı az olan sesler pes, kalın olur. İnsan kulağı yaklaşık olarak 16 ile 20.000 Hertz arasındaki ses dalgalarını duyabilir. Burada belirtilen üst sınır olan 20.000 bebeklikteki duyarlığın sınırıdır. Yaş ilerledikçe üst sınır frekansları giderek azalır. Köpeklerin 40.000 Hz.’e kadar olan sesleri duyabildikleri saptanmıştır.
Şiddet (genlik): Titreşim genişliği ile sesin artıp eksilen duyulma ölçüsüne sesin şiddeti denir. Şiddet ölçü birimi desibeldir (dB). Sesin şiddeti titreşen varlığın titreşim genişliğine bağlı olarak değişmektedir. Örneğin radyonun sesini açtığımızda, sesin şiddetini arttırmış oluruz; buna karşılık sesin tizliğinde bir değişim olmaz. Buna sesin gücü, duyulabilirliği de denilmektedir.
Tını (ses rengi, kalite): Sesi başka seslerden ayırmamızı sağlayan ve sesleri birbirinden farklı kılan niteliğe sesin tınısı denir. Örneğin insan sesi ve bir müzik aletinin sesi, farklı tınıları sayesinde birbirinden kolayca ayırt edilirler.
Zedelenme: Bireyin psikolojik, fizyolojik, anatomik özelliklerinde geçici ya da kalıcı türden bir kayıp, bir yapı veya işleyiş bozukluğuna bağlı durumlar, birer zedelenmedir. (örneğin, bacakların olmayışı, kolların felçli oluşu, parmakların tutmayışı, yüz felci, zeka geriliği, bireyin iyi görememesi veya işitememesi vb.)
Yetersizlik: Zedelenme ya da bazı sapmalar sonucu, birey için normal kabul edilen bir etkinliğin ya da yapının önlenmesi, sınırlanması haline yetersizlik denir. Birey zedelenme ya da sapma sonucu yaşamında bir takım güçlüklerle karşılaşır ve bazı güçlüklerin üstesinden gelmede yetersiz kalır. Yetersizlik daha çok bireye bağlıdır, bireyseldir. İşitme açısından, işitme geçit yolunda herhangi bir yerde zedelenme olursa, işitme gerçekleşemez ve yetersizlik ortaya çıkabilir.
Özür-Engel: Bireyin yaşadığı sürece, yaş, cins, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak oynaması gereken roller vardır. Birey yetersizlik yüzünden bu rolleri gereği gibi oynayamaz durumda kalırsa, buna özür-engel denir. Yani birey belli bir zamanda, belli bir durumda yapması istenilenleri yetersizlik yüzünden yapamazsa; yetersizlik, özüre-engele dönüşür. İşitmesinden dolayı yetersiz duruma düşen çocuk, okulda, sınıfta sosyal hayatta sözel iletişime dayalı rolleri istendiği gibi yerine getiremez, yetersizliği önüne engel olarak çıkar ya da çıkarılır. Özür-engel, sosyal çevrenin bireyden beklentileri sonucu ortaya çıktığı için özür-engel bireyin kendi problemi olmaktan çıkıp, sosyal bir problem olmaktadır.
İşitme Eşiği: Sesin, sessizlikten ayrıldığı noktadır.
İşitme Kaybı: İşitme kaybı, işitme testi sonucunda bireyin aldığı sonuçların, kabul edilen normal işitme değerinden, belirli derecede farklı olması durumudur.
İşitme Kalıntısı: İşitme kalıntısı, işitme eşiğinin altında kalan ve uyarıldığında sesleri beyne iletebilen duyu alanıdır.
İşitme Yetersizliği: İşitme testi sonucunda bireyin aldığı sonuçlar, kabul edilen normal işitme eşiklerinden belirli derecede farklı ise, bu kaybın derecesi bireyin dil edinimini ve eğitimini engelleyici derecede ise işitme yetersizliğinden söz edilir. Bu durum, kulağın bölümlerinden (dış, orta, iç) birinin etkili bir şekilde görevini yerine getiremediği durumlarda ortaya çıkar.
İşitme Duyarlılığı: İnsan kulağının, alım gücü içinde olan (16-20000 Hz., 0-110dB) seslerin işitilmesine işitme duyarlığı denir

Kulağın Yapısı
İşitme organımız olan kulak üç bölümden oluşur.
Dış Kulak: Kulak kepçesi ve dış kulak kanalından meydana gelir. Kulak kepçesi, ses dalgalarının toplanmasını ve ses şiddetinin artışını sağlamaktadır.
Orta Kulak: Dış kulak yolundan, kulak zarı ile ayrılır. Küçük bir boşluk halindedir ve geniz ile arasında bir irtibat sağlayan östaki tüpünü içerir. Orta kulakta bulunan sırasıyla, çekiç, örs ve üzengi adı verilen üç kemikçik, bir ses iletim zinciri oluşturmaktadır. Orta kulak, içerdiği bu yapıların da katkısıyla kulak zarına gelen sesin şiddetini artırmaktadır.
İç Kulak : Salyangoz şeklinde bir yapısı olan koklea; iç kulak sıvılarını ve tüy hücrelerini içerir. Ses titreşimleri, dış kulaktan itibaren orta kulağa ve daha sonra da iç kulak sıvılarına iletilmektedir. Gelen ses işitme siniri yoluyla beyindeki işitme merkezine taşınır



NASIL DUYARIZ ?
İşitme duyusu, ses olarak adlandırdığımız mekanik titreşimleri ortaya çıkarabilme yeteneğidir. İşitme, aşağıdaki sırayı izleyerek gerçekleştirilir:
Ses dalgaları

dış kulağın işitme kanalından geçer

kulak zarına çarparak titreştirir

orta kulaktaki kemikçikler tarafından yükseltilerek iç kulağa iletilir

iç kulağa gelen ses dalgaları buradaki tüy hücreleri tarafından alınır

sinirler tarafından beyne taşınır

beyin bu sinyalleri analiz eder ve yorumlar. Bu işlevlerden birinin aksaması işitme yetersizliğini ortaya çıkarabilmektedir


İşitme Kaybı Nedenleri,Dereceleri Ve Sınıflandırılması
İŞİTME YETERSİZLİĞİNİN NEDENLERİ NELERDİR?
İşitme engeli vakalarının %95’inin doğum öncesinde, doğumda veya çocuk dili kazanmadan önce, %5’inin ise çocuk dili kazandıktan sonra oluştuğu bilinmektedir.
İşitme engelinin nedenlerini doğum öncesi, doğum anı ve doğum sonrası olarak sınıflandırabiliriz.

Doğum Öncesi Nedenler:
• Hamilelik döneminde annenin geçirdiği enfeksiyon veya hastalık (özellikle kızamıkcık, kabakulak, sarılık ...)
• Hamilelik döneminde annenin röntgen çektirmesi
• Hamilelik döneminde annenin ototoksik ilaç ve alkol kullanımı
• Hamilelik döneminde geçirilen kazalar • Kan uyuşmazlığı • Genetik faktörler
• Akraba evliliği

Doğum Anı Nedenler:
• Doğum sırasında meydana gelen komplikasyonlar (kordon dolanması, oksijensiz kalma ...)
• Düşük doğum ağırlığı
• Erken doğum
• Bebekte kan değişimini gerektiren sarılık
• Doğum sırasında baş, boyun ve kulakta görülen zedelenme



Doğum Sonrası Nedenler:
• Orta veya iç kulak yapılarında zedelenme
• Çocukluk hastalıkları (havale, menenjit, kızamıkcık, kızıl...)
• 3 aydan fazla süren kronik orta kulak iltihabı (otit)
• Çocukluk yaralanmaları (kafatası kırıkları, çatlakları, baş veya kulaklara şiddetli darbe, çok yüksek sese maruz kalma ve zarar verecek şekilde kulağa sokulan cisimler)
Bunlara rağmen işitme yetersizliğinin nedeninin bilinemediği durumlar da vardır.

İŞİTME KAYBINA NEDEN OLAN RİSKLİ DURUMLAR
• Yeni doğan yoğun bakım ünitesinde 48 saat ya da daha fazla süre kalmasını gerektiren durumların olması,
• Ailede işitme kaybı hikayesinin olması,
• Kulağın herhangi bir bölümünün anormal olması,
• İşitme kaybına yol açan enfeksiyon hastalığının olması
• Ailenin ya da bakıcının işitme, konuşma, lisan veya diğer gelişim alanlarında (zihinsel, motor, sosyal) gecikmeden şüphelenmesi,
• Ailede işitme kaybına neden olan genetik bir hastalığın olması,
• Kafa travması,
• Sık tekrarlayan orta kulak enfeksiyonu olması,
• Kandaki bilüribin adı verilen maddenin dengesinin bozulması ve vücutta birikmesi sonucu sarılık oluşması,
• Bebeğin 1500 gramın altında doğumu,
• Bebeğin işitme kaybına neden olabilecek ilaç kullanımı,
• Hamilelikte annenin ilaç kullanımı,
• Apgar puanlarının (kas tonusu, kalp hızı, uyarılara cevap, cilt rengi ve solunumun) düşük olması,
Risk faktörlerinden bir yada daha fazlasını gösteren bebekler işitme taraması amacıyla yapılan testten geçebilirler. Ancak, 3 yaşına kadar her 6 ayda bir işitme testlerinin yapılması gereklidir.
İŞİTME KAYBI
Kulağın tarif edilen bu üç bölümünde, işitme sinirinde veya beyinde ortaya çıkan bir hastalık, sesin normalden daha az işitilmesini sağlar. Yapılan testlerle, işitme kaybının derecesi belirlenir. İşitme kaybının dereceleri, uluslararası standartlara göre şu şekilde sınıflandırılmıştır.
İŞİTME KAYBININ DERECELERİ
(–10) ile (+15) dB (desibel) arasındaki işitme seviyesi çocuklardaki normal olarak kabul edilmektedir. Çocuklar yetişkinler için kabul edilmiş normal işitme seviyelerinden çok daha hassas işitme seviyesine sahiptir. Bu sınırda işitmesi olan bir çocuk çok hafif derecedeki konuşmaları dahi duyabilir. Ancak, bu gürültülü bir ortamda da konuşmayı ayırt etme becerisinin iyi olacağı anlamına gelmez. Aşağıda işitme kaybı ve dereceleri belirtilmiştir.
-10 – 15 dB Normal İşitme
16 – 25 dB Çok hafif derecede işitme kaybı
26 – 40 dB Hafif derecede işitme kaybı
41 – 55 dB Orta derecede işitme kaybı
56 – 70 dB Orta-ileri derecede işitme kaybı
71 – 90 dB İleri derecede işitme kaybı
91 dB ve üstü Çok ileri derecede işitme kaybı


İŞİTME KAYIPLARININ SINIFLANDIRILMASI
1- İletim Tipi İşitme Kaybı: Okul çağı çocuklarında en yaygın olarak görülen işitme kaybı tipidir. Kulak kepçesi, dış kulak yolu, kulak zarı, orta kulak kemikçikleri ve kaslarında meydana gelen hastalıklar iletim tipi işitme kaybına neden olmaktadır. İletim tipi işitme kayıplarının nedenleri:
Dış Kulak Hastalıkları
• Doğuştan olan problemler
• Dış kulak yolu darlıkları
• Dış kulak yolu iltihapları
• Dış kulak yolu kiri
• Travmalar (Hasarlar)
• Tümörler
Orta Kulak Hastalıkları
• Doğumsal anomaliler
• Orta kulak enfeksiyonları
• Östaki tüpü hastalıkları
• Orta kulakta sıvı toplanması
• Orta kulakta kireçlenme
• Travmalar
• Tümörler
2- Sensörinöral İşitme Kaybı: İşime kaybı koklea ve/veya daha sonrasındaki bölgeleri (işitme yolları, korteks vb.) içeriyorsa sensörinöral işitme kaybıdır. Doğum öncesi (genetik nedenli, annenin hamilelikte kızamıkçık geçirmesi vb.), doğum anı (doğum travması, oksijensiz kalma, sarılık vb.) ve doğum sonrası (işitme kaybına neden olabilecek ilaç kullanımı, yüksek ateşli hastalık, enfeksiyonlar vb.) nedenlerle oluşabilmektedir. Sensörinöral işitme kayıplarının nedenleri:
İç Kulak Hastalıkları
• Doğumsal hastalıklar
• Genetik hastalıklar
• Enfeksiyonlar
• Meniere hastalığı
• Yaşlanmaya bağlı işitme kaybı
• İşitme kaybına neden olabilecek ilaç kullanımı
• Ani işitme kaybı
• Travmalar
• Gürültü
• Tümörler
• Diğer sistem hastalıkları
İşitme Siniri ve Beyin Hastalıkları
• Enfeksiyonlar
• Sinir sistemi hastalıkları
• Tümörler
3- Mikst (Karışık) Tip İşitme Kaybı: İletim ve sensörinöral işitme kayıplarının bir arada görülmesidir.
4- Santral İşitme Kaybı: Problem beynin korteks adı verilen bölgesindedir. İşitme kaybı olmayabilir, ancak konuşmayı ayırt etme becerisi ileri derecede bozulmuştur.
5- Fonksiyonel/Organik Olmayan İşitme Kaybı: Kişinin herhangi bir nedenle işitme kaybı var gibi davranması ya da gerçekten işitme kaybının olduğuna inanması ile ortaya çıkan durumdur. Bilinçli ve bilinçsiz olmak üzere iki şekilde sınıflandırılır. İşitme ile ilgili organların (kulak, beyindeki işitme merkezi gibi) belirtiler görülmemektedir

İşitme Kaybının Teşhisi Ve Tedavisi
Yazar Tarık AKAY
Salı, 24 Temmuz 2007
İşitme kaybının teşhisi ne kadar erken yaşta sağlanırsa, tedavinin ve bireyin tüm gelişiminin o kadar sağlıklı olacağı unutulmamalıdır. Yani, işitme kaybında erken teşhis çok önemlidir. Özellikle ilk iki yaş, çocuğun konuşmasını geliştirebilmesi için en önemli dönemdir.
Aile çocuğun büyümesini ve gelişmesini dikkatli bir gözlemle takip ediyorsa, işitme kaybı erken dönemde teşhis edilebilir.
Çocukların işitme duyusunu değerlendirmek için artık büyümelerini beklemek gerekmiyor. Yaşamın ilk günlerinde uygulanabilen basit, ucuz ve güvenilir testler ile yeni doğan döneminde işitme engelini saptamak mümkündür. Ülkemizde 2004 yılında başlatılan “Ulusal Yeni Doğan İşitme Taraması Kampanyası” ile tüm bebeklere doğum hastanelerinden taburcu olmadan önce işitmelerinin güvenli ve doğru olarak test edilmesi sağlanmaktadır.İşitme taramaların amacı işitme engeli ile doğan bebekleri doğumdan kısa süre sonra belirlemek, 3 aylık olmadan işitme testlerini tamamlamak, işitme engeli tanısı alanlara 6 aylık olmadan gerekli müdahalede bulunmaktır. Doğduktan sonra en geç 6 ay içinde işitme engeli tanısı konan ve işitme cihazı uygulanıp işitme ve konuşma eğitimi alan bebeklerin konuşma becerisi normal işiten yaşıtlarına benzer düzeyde gelişebilir.
Erken işitme kaybı tanısı konulup erken eğitilen bebeklerin, lisan gelişimine paralel olarak zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişimleri de olumlu etkilenir.
Ayrıca, anne ve bebeğin doğum öncesi ve sonrasında yaşadıklarının ayrıntılı hikayesi, teşhis ve tedavinin yapılabilmesinde çok önemli yer tutmaktadır.
Her aile, bebeğin doğumunu takip eden ilk altı aylık sürenin, işitmenin refleks olarak meydana geldiği bir dönem olduğunu bilmelidir.
Bu dönemde bebekler, 80-90 dB’lik yüksek şiddette bir sese maruz kaldıklarında, tüm vücut kaslarında kasılma ve irkilme görülür. Bebek, aniden ve yüksek şiddette gelen sesi duyduğunda gözlerini kapatır ve sesin geldiği tarafa yönlenir. Sesi duyunca yaptığı işi bırakır. Örneğin, annesinin memesini emiyorsa emmeyi bırakır. Bebeğinizin ve çocuğunuzun, aşağıda sıralanan davranışları göstermesi işitme kaybının erken teşhisi için çok önemlidir.
0-2 Aylık Bebekler
• Gürültülü ortamda uyanır,
• Annesini görmese de sesine gülerek ya da ağlayarak tepki verir,
• Normal tondaki müzik sesine tepki verir,
3-4 Aylık Bebekler
• Gürültülü ortamda uyanır,
• İlginç seslere başını çevirir,
• Yalnızken kendi kendine mırıldanır,
• Yüz yüze iletişim kurulduğunda gülerek ya da ses çıkararak tepki verir,
5-6 Aylık Bebekler
• Gürültü ve konuşma sesinden uyanır,
• Annesini görmese bile, annesinin sesinin geldiği yöne başını çevirerek tepki verir,
• Yanı başındaki kişilerin konuşmalarını farkeder,
• İlginç seslere başını çevirerek tepki verir,
• Kendisine seslenen kişiyi görmese de ses çıkararak tepki verir,
7-8 Aylık Bebekler
• Herhangi bir ses duyduğunda kolayca uyanır,
• Çıngırak, zil gibi ses çıkaran oyuncaklara ilgi duyar,
• Kendi kendine mırıldanırken ses tonunda değişiklikler yapar (işitme kaybı varsa melodik aksan yoktur),
• “ba-ba”, “da-da” gibi hece seslerini çıkarır,
9-10 Aylık Bebekler
• Herhangi bir ses duyduğunda kolayca uyanır,
• Değişik sesleri taklit edebilir,
11-12 Aylık Bebekler
• Konuşma sesi, saat tıkırtısı ya da kağıt hışırtısı gibi seslerden kolayca uyanır,
• Konuşan kişiyi görmese bile, onu fark ettiğini belli eden davranışlarda bulunur,
• Bir-iki kelimeyi yerinde ve anlaşılır şekilde söyler,
• Yalnızken kendi kendine değişik sesler, hecelemeler, kelimeye benzer sesler çıkararak konuşur,
• Bilinçli olarak “anne ve baba” sözcüklerini söyleyebilir,
• Çok ileri derecede işitme kaybı olan bebekler sadece görme alanları içindeki nesne ve olaylarla ilgilenirler. İşitme engelli bebeklerde yaklaşık 9. aydan sonra ilk dönemlerde gözlenen konuşma sesleri kaybolur, taklitler ortadan kalkar, ses kaynağına yönelme davranışı görülmez.
• Normal işiten çocuklar, eğer gürültülü ortamda uyumaya alışkınlarsa kapı çarpması gibi yaklaşık 90 dB şiddetindeki sese, sessiz ortamda uyumaya alışkınlarsa konuşma sesi gibi yaklaşık 50 dB şiddetindeki sese uyanarak tepki verirler. Bu özellik işitme kaybının tanımlanmasında mutlaka değerlendirilmelidir.
12-18 Aylık Çocuklar
• Herhangi bir işaret kullanmadan, yaklaşık 1 metre uzaklıktan verilen emirleri anlar (“bardağı al” gibi),
• Birkaç kelimeyi anlaşılır şekilde yerinde kullanır,
• Bildiği hayvan seslerini taklit edebilir,
• “Nerede” ile başlayan sorulara başını o yöne çevirerek ya da eliyle işaret ederek cevap verir,
2 Yaşındaki Çocuklar
• Yaklaşık 4 ya da 6 metre uzaklıktan çağrıldığında tepki verir,
• Bildiği kelimelerle basit cümleler kurar,
• Araba sesi ya da dışarıda havlayan köpek sesini fark ettiğini belli eder,
• İsteklerini konuşarak ifade eder,
• Oyun sırasında arkadaşları ile konuşarak iletişim kurar,
3-11 Yaş arasındaki çocuklarda aşağıda belirtilen sorunlardan bir ya da birkaç tanesi görülüyor ise, uzman kişilerle ve ilgili merkezlerle iletişime geçilmesi erken teşhisi kolaylaştıracaktır.
• Hastalık dışında öksürme, burun akıntısı ya da burun tıkanıklığı, ağızdan nefes alma, burundan konuşma görülüyorsa,
• Özellikle kış aylarında tekrarlayan orta kulak iltihabı,
• Sık tekrarlayan kulak ağrısı ve kulağın tıkanması
• Konuşan kişiye yakın olma ya da yüzünü görmeyi isteme,
• Sesin geldiği yöne doğru yönelmede güçlük,
• Televizyonu yada radyoyu yakın mesafeden dinleme ve sesini normalden fazla açmayı isteme,
• Kendine yöneltilen konuşmalara geç tepki verme veya birkaç kez tekrar ettirme,
• “bardağı getir” gibi komutlara uygunsuz tepki verme ya da ne istenildiğini anlamamış gibi görünme,
• Konuşmada ritim, ton ve vurgu gibi özelliklerin olmaması (monoton konuşma),
• Konuşurken bazı seslerin atlanması,
• Konuşmanın düzgün ve akıcı olmaması,
• Çok fazla suskunluk anının gözlenmesi,
• Çok gürültülü ortamlarda konuşmaları alamama,
• Okunan hikayeleri takip edememe,
• Dikkati verememe veya dikkat süresinin çok kısa olması,
• Grup içinde bulunmaktan rahatsızlık duyma veya yetişkin yardımına ihtiyaç duyma,
• Okul başarısında düşme, okumada güçlük, okuma sırasında kelime atlama ve bazı sesleri birbirleri ile birleştirerek çıkaramama.
Bu aşamadan sonra, ailenin en yakın sağlık kuruluşuna ve varsa bir kulak burun boğaz uzmanına başvurması gerekir. Kulak burun boğaz uzmanı tarafından muayene edildikten sonra hastanın odyolojik testleri yapılır. Genel anlamda odyometrik inceleme, çeşitli tipte ses üreten cihazlardan gelen uyarılara, hastaların cevapları kaydedilerek yapılmaktadır. Şekil 2’de Oyun odyometrisi yöntemi ile işitmenin değerlendirilmesi gösterilmektedir.

Şekil 2. Oyun odyometresi.
Odyometrik inceleme yöntemleri;
• Saf ses odyometresi,
• Konuşma odyometresi,
• Çocuk odyometresi,
• Objektif odyometrik testlerdir.
Bu testlerle, işitme kaybının derecesi ve tipi belirlenir. Radyolojik görüntüleme yöntemleri de bu tür hastalıkların teşhis ve tedavisinde yardımcıdır. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme yöntemleri en gelişmiş teşhis teknikleridir.
İŞİTMEYİ DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ
İşitmenin test edilmesinde birçok yöntem vardır. Testin çeşidi kişinin yaş ve ihtiyaçlarına bağlıdır.
1. Subjektif (Davranış) Test Yöntemleri:0-5 yaşlar arasındaki çocukların işitme değerlendirmesinde, sese karşı çocuğun cevabı davranış olarak alınır.Çocuklarda odyolojik değerlendirmenin ilk ve en önemli aşaması hikaye alınmasıdır. Hikaye alınmasında hastanın davranışları, ailenin tutum ve ilgisi belirlenir. Değerlendirmeye aile aktif olarak katılır. Hikaye alınırken aşağıdaki konularda vereceğiniz bilgiler, uzmanların çocuğunuza işitme kaybı teşhisi koymasına yardımcı olacaktır.
1) Ailede benzer problemin olup olmadığı,
2) Doğum öncesi; annenin aşırı kusma, kanama, yüksek tansiyon, yüksek ateş, havale geçirme, gebelik zehirlenmesi, kan uyuşmazlığı, virüs enfeksiyonu, kızamıkçık, şeker hastalığı, kalp hastalığı, astım, böbrek rahatsızlığı, röntgen ışınları, travma ve ameliyat olması.
3) Doğum anında; doğumun uzaması, normal doğum, ameliyatla doğum, doğum sırasında kaşık kullanımı, bebeğin oksijensiz kalması, bebeğin düşük veya yüksek doğum ağırlığında olması, bebeğin geç ağlaması, morluk ve diğer doğum anında oluşan anormallikler.
4) Doğumdan hemen sonra; 1 dakika içinde yapılan apgar puanlarının düşük olması, yara, morluk, sarılık, kanama, solunum güçlüğü, enfeksiyon, bebekte beslenme güçlüğü, bebeğin sürekli ağlaması ve bebeğin hastanede kalma süresi.
5) Gelişim Hikayesi; Motor gelişim (baş kontrolü, oturma, yürüme, yemek yeme, tuvalet eğitimi vb.) ve refleksler.
6) Tıbbi Hikaye; Çocuğun metabolik bir hastalığı olup olmadığı, kabakulak, kızamık, menenjit gibi enfeksiyon hastalıklarını geçirip geçirmediği, alerji, astım gibi süreğen hastalıkları ve kulakta problem olup olmadığı.
7) Ailenin diğer bireylerinde alkolizm, sara hastalığı ve zihinsel gerilik olup olmadığı.
8) Sosyal, Davranış ve Eğitim Gelişimi: Uyku durumu, yaşıtları ile ilişkisi, çok sessiz ya da çok hareketli olup olmadığı, disipline edilmesinin zor olup olmadığı.
9) İşitme, Konuşma ve Lisan Hikayesi: Yüksek sese tepkisi, kapı ya da telefon sesini duyması, ilk söylediği kelime, işaret kullanımı ve konuşmaları taklit etme becerisi.
0-4 Aylar Arasında İşitmenin Değerlendirilmesi
Hayatın ilk 4 ayında işitme davranışı refleks cevaplara dayanır. Değişik gürültülere, bebekler daha kolay ve belirgin cevap verirler. 0-4 aylar arasında olumlu cevap alabilmek için daha fazla ses şiddetine ihtiyaç duyulur. Bu nedenle bebek normal konuşma sesine minimum cevap verirse normal işitme olarak düşünülebilir.
4 - 24 Aylar Arasında İşitmenin Değerlendirilmesi
Bebek/çocuk annesinin kucağında sessiz test odasına alınır. Bebeğin/çocuğun her duyduğu seste, sesin geldiği tarafa bakması beklenir. Bebek bakma davranışını gösterirse pekiştirmek için ödül verilir. Elde edilen işitme eşikleri odyogram üzerinde işaretlenir. Şekil 3’de davranış odyometresi yöntemi ile işitmenin değerlendirilmesi gösterilmiştir.

Şekil 3. Davranış odyometresi.
2 - 5 Yaşlar Arasında İşitmenin DeğerlendirilmesiBu yaşlarda işitmenin değerlendirmesi “oyun odyometresi” ile yapılmaktadır. Ses kulaklıklarla ve kulaklıksız olarak gönderilir. Çocuğun sesi her duyduğunda resim gösterme, el kaldırma, küpü sepete atma gibi davranışlarda bulunması beklenir. Elde edilen işitme eşikleri odyogram üzerinde işaretlenir Bu yöntemle sadece işitme kaybının varlığı değil, derecesi ve tipide belirlenir.
2. Objektif Test Yöntemleri
Objektif test yöntemleri, subjektif yöntemler ile test edilemeyen veya test sırasında güçlükler çıkaran (ağlama vb.) çocuklarda uygulanan, objektif bulgulara dayanan, teste adapte olmayı gerektirmeyen ölçümlerdir. Bu yöntemlerin birlikte kullanımı en doğru sonuca ulaşılmasını sağlar.
ABR ile Değerlendirme
Bu testle, kişinin işitme sinirinin sese nasıl cevap verdiği değerlendirilir. Davranışsal testlere uyum sağlayamayan bebeklerde özellikle tercih edilir (Şekil 4). Uyumlu bebeklerde ise elde edilen eşiklerin güvenirliği açısından kullanılır. Testin Uygulama aşamaları:
1) Test sırasında bebeğin uyuması tercih edilmektedir. 6 aydan küçük bebeklerde uyutma için ilaç kullanılmaz. 6 aydan büyük bebeklerin uyutulması için doktoruna danışılmalıdır.
2) Önce elektrotların yerleştirileceği deri temizlenir. Elektrot yerleştirilen bölgeler iki kulak arkası ve alındır.
3) Kulaklık yardımıyla kulaklara ses verilir.
4) Bilgisayar yardımıyla verilen sese sinirin cevabı kaydedilir. Elde edilen kayıtlar uzman odyolog tarafından değerlendirilir.

Şekil 4. ABR yöntemi ile değerlendirme
.İmpedansmetrik Değerlendirme
Orta kulak fonksiyonunun değerlendirildiği test yöntemidir (Şekil 5). Testin uygulaması aşağıdaki şekilde yapılır:
1) Çocuğun kulağına plastik kulak tıkacı yerleştirilir.
2) İmpedansmetre ile kulağa pompalanan basıncın değişim grafiği alınır.
3) Bu grafiğe bakılarak orta kulak ve kulak zarının durumunu değerlendirilir.
Şekil 5. İmpedansmetrik ölçüm.
Oto Akustik Emisyon
İç kulak fonksiyonunu değerlendirir. Doğumdan bir kaç gün sonra bu test yapılarak bebeğin işitmesi hakkında bilgi sahibi olunur. Yenidoğan bebeklerin işitme taramasında kullanılan en yaygın yöntemdir (Şekil 6). Testin uygulaması aşağıdaki şekilde yapılır:
1) Çocuğun kulağına plastik kulak tıkacı yerleştirilir.
2) Bilgisayara bağlı olarak çalışan oto akustik emisyon cihazı sese karşı iç kulağın cevabını kaydeder.
3) Sonuçlar uzman odyolog tarafından değerlendirilir.
Şekil 6. Oto akustik emisyon ölçümü
Odyogram (İşitme Eşik Grafiği)
Kişinin en az duyabildiği seslerin işaretlendiği grafiktir. Grafiğin solunda alçak frekanslı (örnek; davul sesi) sesler, sağında ise yüksek frekanslı (örnek; kuş sesi) sesler yer alır. Frekans, Hertz (Hz) ölçme birimiyle değerlendirilir. Grafiğin üst kısmı daha iyi duymayı ifade ederken, aşağıya doğru indikçe işitmedeki kayıp artar. En alt kısımda ise, işitme kaybı çok fazladır. Sesin şiddeti desibel (dB) ölçü birimi kullanılarak belirlenir.Eğer test kulaklık kullanılarak yapılmış ise “X” işareti sol kulağı “O” işareti sağ kulağı ifade eder. Kulaklık takılmamış ise işitme eşikleri “S” ile gösterilir. Yapılan testlerin sonuçları “odyogram” olarak adlandırılan form üzerine kaydedilir (Şekil 7).

Şekil 7. Normal işitme odyogramı.
İşitme Testinin Tekrarlanma Sıklığı:Çocuğunuzda işitme kaybı var ise, işitme seviyesinin düzenli olarak kontrol edilmesi gereklidir. Kontrollerde yapılan işitme testleri ile çocuğunuzun işitmesinde olabilecek değişiklikler tespit edilir. İşitme takiplerin sıklığı yaşa bağlı olarak değişir. Küçük yaş grubu çocuklarda daha sık takip gereklidir. Kontrol işitme testleri yapılırken kişinin kullandığı işitme cihazı da test edilmelidir. Takipler sırasında, işitme testleri işitme cihazlı ve işitme cihazsız olarak yapılmalıdır. İşitme cihazı ile yapılan testler çocuğun işitme cihazından ne kadar yararlandığını gösterir.
İŞİTME KAYBININ TEDAVİSİ
Erken teşhis, daha etkili tedavi anlamına gelmektedir.
İletim Tipi İşitme Kayıplarının Tedavisi
Bu tip işitme kayıplarının tedavisinde tıbbi uygulamalar ve cerrahi girişim yöntemleri kullanılmaktadır. Kulak kepçesinde anomali varsa, estetik ameliyatlar hemen okul çağı öncesinde yapılırken, işitmeyi düzeltmeyi hedefleyen ameliyatlar, diğer kulağın genelde normal olması nedeniyle daha büyük yaşlara ertelenebilir. Orta kulak enfeksiyonlarının hızlı ve etkili tedavisi yapılmalıdır. Eğer bir orta kulak iltihabı uygun bir şekilde tedavi edilmezse, yıllarca akan bir kulakla birlikte işitme kaybı ve beyne yayılan iltihaplar ortaya çıkabilecektir. Orta kulakta iltihap olmadan sıvı birikmesine efüzyonlu otit (seröz otit) denir. Bu sinsi seyreden hastalığın ilk belirtisi işitme kaybı olup, genellikle geniz eti büyük olan çocuklarda görülür. Eğer bu hastalığa, ilaç tedavisi veya kulak zarına tüp takılması gibi tedaviler uygulanmaz ise kalıcı işitme kaybı ortaya çıkabilir. Bu tip işitme kayıplarında, işitme cihazının kullanılması tedavideki son aşamadır.
Sensörinöral Tip İşitme Kayıplarında Tedavi
Bu tip işitme kayıplarının tedavisi, işitme cihazı, orta kulak protezleri, koklear implant ve beyin sapı implantı uygulamaları ile yapılır.
İŞİTME KAYIPLI ÇOCUKLARIN DEĞERLENDİRMESİNİ YAPAN UZMANLAR
İşitme kaybı ile birlikte merkezi sinir sistemi bozuklukları, zeka geriliği, duygusal bozukluklar görülebileceğinden yapılacak değerlendirme ekip çalışmasını gerektirmektedir. Bu ekipte, kulak burun boğaz uzmanı, pediatrist, nörolog, psikiatrist, psikolog, odyolog, eğitim odyoloğu, özel eğitimci ve sosyal hizmet uzmanı mutlaka bulunmalıdır. Çocuğun tedavisi ve rehabilitasyonu için ihtiyaç duyulan diğer uzmanlar da bu ekibe daha sonra dahil edilir

İşitme Cihazları
Yazar Tarık AKAY
Salı, 24 Temmuz 2007
İşitme cihazları işitme engelli bireylerin çoğunluğu için, en etkili sağaltım yaklaşımıdır. Sesleri yükseltmek için düzenlenmiş olan İşitme cihazları, mikrofon aracılığıyla çevreden gelen sesleri toplar, yükseltir ve bu yükseltilmiş sesleri kullanıcının kulağına bir alıcı ile iletirler. İşitme cihazı sesi yükseltir ama işitme kaybını düzeltmez. Varolan işitme kalıntısının en etkili bir biçimde kullanılmasına yardım eder. Odyolojik değerlendirmeler tamamlandıktan sonra, birey için en uygun olan işitme cihazı seçilir. İşitme cihazı çevredeki sesleri önce elektriksel uyarıya, daha sonra yükselterek tekrar işitsel uyarıya dönüştürür. Üç temel parçası vardır; mikrofon, yükseltici ve alıcı. Dışarıdan gelen ses, mikrofon tarafından yükselticiye gönderilir. Burada yükseltilen ses alıcı tarafından kulak kalıbına gönderilir. Kulak kalıbı yoluyla, yükseltilmiş olan ses kulak zarına ulaşır.
İŞİTME CİHAZININ KULLANILMASI GEREKLİ DURUMLAR
Lisan gelişimi için gerekli işitsel özelliklerin çocuk tarafından algılanabilmesi için 25 dB ve üzerindeki işitme kayıplarında işitme cihazı önerilmelidir. Yetişkinlerde bu durum biraz da kullanıcının isteğine bağlıdır ancak, hafif derecede kayıplardan başlayarak ileri derecedeki kayıplara kadar önerilebilir. İşitme cihazıyla yarar sağlanamadığı durumlarda koklear implant veya uyarıcı işitme cihazları gündeme gelmektedir.











Şekil 8. İşitme cihazı tipleri.
İşitme cihazları hem biçim hem de çalışma sistemi bakımından farklıdır. İşitme cihazı tipleri Şekil 8'de görülmektedir.
İşitme cihazı tipleri:
- Kulak arkası
- Kulak içi
- Kanal içi
- Gözlük tipi
- Cep tipi (Vücut Tipi)
-FM Sistem Telsiz Cihazları
Cep Tipi İşitme Cihazları
Cepte taşınabilen ve bir kordonla kulak kalıbına bağlanan cihazlardır. Teknolojik ilerlemelere paralel olarak cep tipi işitme cihazları artık pek sık kullanılmamaktadır. Sadece çok ileri derecedeki işitme kayıplarında önerilmektedir.

Kulak Arkası İşitme Cihazları

Bu tip cihazlar işitme cihazı ve kulak kalıbı olmak üzere iki ana bölümden oluşur. Kulak arkasına takılan işitme cihazı, kullanıcının kulak yapısına uygun olarak hazırlanmış kulak kalıbına plastik bir tüp ile bağlıdır. Kulak kalıbı; kulak kanalı ve dış kulağın kalıbının alınması ile oluşturulur. Bu tip cihazlar bebeklerde, çocuklarda ve ileri derecede işitme kaybı olan yetişkinlerde kullanılır.
Kulak İçi İşitme Cihazları

Dış kulak ve kulak kanalı görüntüsündedir ve kulak içine yerleştirilir. Hafiften orta şiddete kadar olan işitme kayıpları için uygundur. Bu tip cihazlar bebekler ve küçük çocuklar için uygun değildir.


Kanal İçi İşitme Cihazları
Bu tür cihazlar kulak içi işitme cihazlarının küçük bir modelidir ve genellikle en az göze çarpanıdır. Tüm işitme cihazı kulak kanalı görüntüsündedir ve kulak kanalı içine yerleştirilir. Hafiften orta şiddete kadar olan kayıplar için uygundur. Bu tip cihazlar bebekler ve küçük çocuklar için uygun değildir.




Gözlük Tip İşitme Cihazları
Bu tür cihazlar gözlük kullananlar için modelidir ve genellikle en az göze çarpanıdır. Hafiften orta şiddete kadar olan kayıplar için uygundur. Bu tip cihazlar bebekler ve küçük çocuklar için uygun değildir.

FM Sistem Telsiz Cihazları
FM sistem telsiz cihazları gürültü, uzaklık ve yön tayin etme problemlerini en aza indirmek için düzenlenmiş cihazlardır. Genelde sınıf içinde kullanılır. Farklı bir cihaz olmayıp kulak arkası veya cep tipi cihazlarla kullanılan sistemlerdir. FM sistemler alıcı ve verici olmak üzere iki parçadan oluşur. Verici, öğretmen tarafından kullanılır. Alıcı ise özel kordon ve pabuç ile işitme cihazına takılarak çocuk tarafından kullanılır. Öğretmen kablosuz bir mikrofon takar, öğrenci ise kablosuz alıcı takar. FM sistemler kulak arkası cihazlara takılarak da kullanılabilir. FM telsiz vericisi üzerinde bulunan mikrofon yardımı ile öğretmenin konuşması elektrik sinyallerine dönüştürülür, bu elektrik sinyallerinin belirli büyüklükte bir frekansı vardır. Alıcı anteni yardımı ile gönderilen frekansı alır, bu frekans kulağa iletilir. Sistemin düzgün olarak çalışabilmesi için alıcı ve vericinin aynı frekans değerlerine ayarlanması gerekmektedir. Bu değerler alıcı ve verici üzerinde aynı harfe karşılık gelen düğmelerle belirlenmiştir. Örneğin A frekansındaki alıcı sadece A frekansındaki vericiden iletilen sesleri duyabilir.
Genelde sınıf ortamında kullanılan bu sistem çocuğun öğretmeninin sesini daha kolay duyabilmesine yardımcı olurken elektrik sinyalleri halinde iletildiğinden yön tayininde zorluklar yaşanabilmektedir.

FM sistem kullanımının üç avantajı vardır.
1. Öğretmen sesini sınıf gürültüsünün üzerinde 12-15 desibel arası yükseltir.
2. Öğretmen sesini alıcıya 25-30 metre uzaklığa kadar kayba uğratmadan iletir.
3. Öğretmenin sesi bulunduğu konuma göre etkilenmez.
Yardımcı Dinleme Cihazları
Bazı durumlarda işitme cihazı problemin tümüne çözüm getiremez ve hasta alternatif bir başka yardımcı alete ihtiyaç duyar. Böyle durumlarda rehabilitasyon programının bir parçası olan yardımcı dinleme aletleri alternatif bir çözümdür. Genel olarak bu cihazlar 3 bölümde ele alınabilir :
1- Yüz yüze iletişime, radyo ve TV gibi dinlemeye yardımcı cihazlar,
2- Telefonda konuşmaya yardımcı cihazlar,
3- Çevresel ses ve durumun farkında olma ve ayırt etmeye yardımcı sistemler. Yüz yüze iletişimde en yaygın olarak kullanılan FM (grup veya kişiye ait olabilir) sistemleridir. Loop sistemi ise, bir diğer yardımcı cihazdır (Şekil 9). Bu cihazın farklı tipleri vardır. TV izleme veya bir toplantıyı rahat izlemeyi sağlayabilir. Bunların dışında telefon yükselticisi, çevrede olanların farkında olmayı sağlayan alarm sistemleri de vardır. Bunlar telefon ve kapı çaldığında veya bebek ağladığında kişiyi uyaran ışıklı cihazlardır.

İŞİTME CİHAZI KULLANIMI
Her tip işitme kaybına ve işitme kaybı olan her yaştaki bireye uygun bir işitme cihazı mutlaka vardır. Günümüzde gelişen teknoloji ve erken tanılama sayesinde bebekler bile işitme cihazlarından yararlanabilmektedir. Cihaz kullanımında önemli olan, işitme kaybı olan bireye en uygun işitme cihazının seçilerek cihaz kullanımında sürekliliğin sağlanabilmesidir.İşitme cihazları tam anlamıyla doğal sesi vermezler. Beynin yeni sesleri ayırt edip algılaması ve hatırlaması için belirli bir zamanın geçmesi ve çocuğun uygun eğitimi alması gerekir.İlk kullanılmaya başlandığında, özellikle çocuklar cihaz takmayı reddedebilirler. Sesleri ayırdetmeyi henüz öğrenmedikleri için duydukları sesler onlara anlamsız ve rahatsız edici gelir. Özellikle gürültülü ortamlarda çok fazla rahatsızlık duyarlar. Öğretmenlerin cihaz kullanımında çocukları teşvik etmeleri gerekir. Çocuğun cihaz kullanım süresini arttırmak amacıyla, öğretmen ve ailenin uygulayacağı çeşitli ödüllendirme yöntemleri, çocuğun cihaza alışmasına yardımcı olacaktır. Zaman içinde çocuk işitme cihazına alıştıkça seslerin ayrımına varacak ve işitme cihazından yarar sağlama oranı da artacaktır. Böylelikle çocuk cihazı kendisinin bir parçası olarak görmeye başlayabilecektir. Bu konuda öğretmenler ve aileler sabırlı olmalı, öğrencinin cihaza alışması ve onu kendinden bir parça olarak görebilmesinin zaman alacağını hatırlamalıdır.Çocuk büyüdükçe, kulağı da büyüyeceğinden belirli zaman aralıklarında gerekli kontrollerin yapılıp, kulak kalıbının mutlaka değiştirilmesi, eğitim almaya başladıktan sonra da dinleme seviyesi değişeceğinden cihazın ses ayarlarının düzenli olarak ayarlanması gerekir. Eğer çocuğun iki kulağında da işitme engeli varsa, her kulak için ayrı cihaz kullanılmalıdır. Çift cihaz kullanımı çocuğun iletişim becerilerinin gelişiminde etkili olacak, sesin yönünün tayinini kolaylaştırarak eğitim-öğretim ortamlarından daha etkin bir şekilde yararlanılmasını olanaklı kılacaktır.


CİHAZ KULLANIMINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER:

Kulak Kalıbı: Eğer kulak kalıbı kulağa uygun değilse veya tam olarak yerine oturmuyorsa, bu durum öğrenciye rahatsızlık verebilir. Aynı durum kulak kalıbında bir hasar olduğunda da geçerlidir. Böyle durumlarda cihazdan rahatsız edici tiz bir ses duyulur. Ayrıca kulak kiri, kulak kalıbını tıkayarak işlevini yerine getirmesine engel olur. Bu nedenle belirli aralıklarla kulak kalıbının cihazdan çıkarılarak ılık, sabunlu su ile temizlenmesi gerekir.

Bitmiş Piller: Öğretmenler çocuğun tepkilerinin azalmasından pillerin bitmiş olduğunun farkına kolayca varabilirler. Pillerin bitmeden değiştirilmesi, öğrencilerin belli aralıklarla azalan sesle karşı karşıya kalmasını önleyecektir. Ayrıca piller, artı ve eksi yönlerine dikkat edilerek takılmalıdır.

Cihaz Kordonları: Eğer kordonda bir hasar var ise cihazdan hiç ses çıkmaz, değiştirilmeleri gerekir. Kordonların değiştirilmesi kolay bir işlemdir.

Açma Kapama Düğmesi: Öğretmenler düzenli olarak öğrencilerin cihazlarının açık olup olmadığını kontrol etmelidirler. Öğrenciler, cihazı ilk kullanmaya başladıklarında sıklıkla düğmesini kapalı tutma eğiliminde olabilirler. Öğrenciler cihaz kullanımına alıştıktan sonra, cihazın sürekli açık olması konusunda daha dikkatli olacak, cihazlarını kendileri kontrol etmeyi öğreneceklerdir. Buna rağmen öğretmenler günde en az bir kez cihaz kontrolüne devam etmelidirler.

Kulakta Oluşan Yaralar: Kulakta bir enfeksiyon veya yara bulunması durumlarında cihaz kesinlikle kullanılmamalıdır. Öğrenci rahatsızlığının belirtilerini gösterdiği anda, bir sağlık uzmanından yardım alınmalıdır. Öğrenci, cihazını kaybetmemesi ve koruması konusunda bilinçlendirilmeli ve gerekirse yaşı küçük öğrenciler için cihaz, bir gözlük ipi yardımıyla boynuna asılarak düşmemesi için önlemler alınmalıdır. Ayrıca cihaz kullanımı konusunda çocuğun ailesi bilgilendirilmeli, cihazın temizliği, nasıl kontrol edileceği aileye öğretilmelidir.
İŞİTME KAYIPLI ÇOCUKLARDA İŞİTME CİHAZI KULLANMAYA BAŞLAMA YAŞI
Günümüzde, mevcut olan objektif değerlendirme yöntemleriyle işitme kaybının teşhisi daha erken yapılabilmektedir. Kaybın teşhis edildiği en erken dönemde fizyolojik ve psikolojik yoksunluğu önlemek için işitme cihazı önerilmelidir.
İşitme cihazı verilmesi için bir yaş sınırı yoktur. İşitme kaybının teşhis edildiği en erken dönemde verilmelidir.
İŞİTME KAYIPLI ÇOCUKLAR İÇİN İŞİTME CİHAZININ ÖNEMİ
Erken dönemde gelişen işitme kaybı çocuklarda, hem iletişim becerileri hem de okul başarıları etkilenir. Çok hafif derecedeki işitme kayıpları bile (örneğin iletim tipi kayıplar) çocuğun gelişimini pek çok alanda olumsuz yönde etkiler. 25 dB veya altında işitme eşiklerine sahip gelişme çağında olan çocuklar, normal düzeydeki bir konuşmanın tüm işitsel özelliklerini algılamada zorluk çeker. Çocuklar için normal kabul edilen +15 dB'i aşan işitme seviyesinin üstündeki değerlerde çocuğun konuşmayı anlama ve öğrenme yeteneği, işitme kaybının derecesine göre değişik ölçülerde ve olumsuz yönde etkilenecektir. Bu durumda işitme kaybı 15 dB'i aşan çocuklar için işitme cihazının kullanılması gereklidir. Uzun süreli orta kulak problemi olan çocuklarda hafif derecede olan işitme kayıplarının bile çocukların gelişimlerini olumsuz yönde etkilediği belirlenmiştir. Böyle bir durumda, işitme cihazı kullanımının gerekliliği tartışılmaz. Çocuklar, konuşmayı öğrenmeye hayatın ilk aylarında başlarlar. Konuşmanın temel taşlarını teşkil eden babıldama ve mırıldanma adını verdiğimiz bu evreleri geçirebilmeleri için normal işitmeye sahip olmalıdırlar. Bu nedenle mümkün olan en kısa zamanda çocuğun işitme cihazı kullanması gereklidir

Cochlear Implant
Yazar Tarık AKAY
Cuma, 20 Temmuz 2007
İŞİTME KAYIPLI BİREYLERDE KOKLEAR İMPLANT UYGULAMASI
Çift taraflı ileri veya çok ileri derecede sensörinöral işitme kaybı olan ve işitme cihazından yeterince fayda göremeyen kişilere işitme kapasitesinin desteklenmesi için Koklear İmplant adı verilen protez cerrahi işlem ile takılır. İşitmesini sonradan kaybeden kişilerde koklear implant ile konuşmayı algılama becerisi yeniden kazandırılırken, küçük çocuklarda konuşma ve lisan becerileri ile bilgilerin oluşturulması amaçlanır.Koklear implant uygulanabilmesi için gerekli koşullar çocuk ve yetişkin gruplarında farklılık gösterir;
Çocuk Grubu
1. Çocuğun çift taraflı ileri veya çok ileri derecede sensörinöral işitme kayıplı olması ,
2. 1-17 yaşları arasındaki çocuklar, eğer işitme kaybı menenjit hastalığı sonrası oluşmuş ve MR veya tomografide iç kulakta kireçlenme mevcutsa 1 yaş altında da koklear implant yapılabilir,
3. İşitme cihazından çok az veya hiç yararlanamıyorsa, bunun için hasta en az 6 ay izlenmelidir, menenjit hastalığı geçirenlerde bu süre daha kısa tutulabilir,
4. MR veya tomografide ve tıbbi olarak engelleyici bir durum yoksa,
5. Ailenin istekli olması ve uygun beklentide olması,
6. Ailenin ameliyat öncesi ve sonrası dönemdeki eğitim programlarını takip edebilecek yapıda olması,
7. İşitme kayıplı bireyin işitme cihazı ile ses deneyiminin olması,
Yetişkin Grup
1. Her iki kulakta ileri veya çok ileri derecede sensörinöral işitme kaybı,
2. İşitme cihazından çok az veya hiç yararlanamama, en uygun işitme cihazıyla dinleme durumunda konuşmayı ayırt etme yüzdesinin %30 veya altında olması,
3. Kulakların MR ve tomografilerinde koklear implant yerleşimini engelleyecek bir engel durumunun olmaması,
4. Koklear implant yapılacak bireyin istekli olduğunu kendisinin belirtmesi,
5. Koklear implantın uygulanmadığı durumlar;
- İç kulak ile ilgili olmayan veya beyindeki işitme bölgesi ile bağlantılı işitme kaybının olması,
- İşitme sinirinin (8. sinirin) doğuştan yokluğu,
- İşitme cihazından yarar gören vakalar,
- Psikolojik olarak bir problemin olması,

KOKLEAR İMPLANTIN PARÇALARI
Koklear implant, iç ve dış olmak üzere iki kısımdan oluşur. Şekil 10’da koklear implantın parçaları gösterilmiştir. Şekil 11’de koklear implant kullanımı gösterilmiştir.

İç parçalar
1. Alıcı/uyarıcı
2. Elektrot
3. İç anten
Dış parçalar
1. Konuşma işlemleyici
2. Dış anten
3. Mikrofon
KOKLEAR İMPLANT’IN ÇALIŞMASI
Ses mikrofona gelir

Kablo yoluyla ses mikrofondan konuşma işlemleyicisine aktarılır

Sinyaller konuşma işlemleyicisinde filtrelenir ve analiz edilir

İşlemlenen sinyaller kabloyla taşınır
1. Cerrahi işlemle yerleştirilmiş olan alıcı/uyarıcı dış anten yardımıyla deri geçilerek FM radyo sinyalleri gönderilir,
2. Alıcı/uyarıcı elektriksel sinyali elektrotun uygun bölgelerine gönderir,
3. Elektrot koklear siniri uyarır,
4. Elektriksel bilgi koklear sinirden santral sinir sistemine iletilir,
Her koklear implant kullanıcısı için implant sistemi kişiye özel olarak programlanır. Programlama odyolog tarafından yapılır.

Koklear İmplantın Çalışması
Koklear İmplantlı Hastanın Sesi Algılaması
Gelen sesler işitme siniri aracılığıyla beyindeki işitme merkezine iletilir. Burada eğer daha önceden kazanılmış lisan bilgileri var ise, bu uyarımlar anlam kazanır. Lisan becerisi henüz gelişmemiş küçük çocuklar rehabilitasyon süreci içerisinde duydukları sesleri fark etme, birbirinden ayırt etme ve yorumlamayı öğrenirler.Yetişkin hastalardan alınan bilgilere göre, koklear implant ameliyatı sonrasında ilk günler çoğu sesler “robot” sesine benzer olarak tanımlanmıştır. Fakat bu durum kısa bir süre içerisinde geçmektedir.
KOKLEAR İMPLANT UYGULAMASINDAN SONRAKİ EĞİTİM SÜRECİ
Çocuklar İçin
Yetişkinler için bahsettiğimiz tekniklerin çoğu çocuklar için de geçerlidir. Koklear implant rehabilitasyon uzmanı kurallara uygun olmayan konuşmayı algılama çalışmalarını evde ne şekilde uygulanması gerektiği konusunda model olur. Ebeveyn ve çocuk implant uygulaması öncesi iletişimde kullandıkları jest (el, kol ve baş hareketleri) ve mimikleri (yüz hareketleri) kullanmaya devam ederler. Ancak, anne ve babalar iletişimde işitsel-sözel yöntemi daha yoğun kullanmalıdırlar. Bu şekilde uygulanan kurallara uygun olmayan çalışmalar çocuğun işitsel sinyali kullanmasını geliştirmesi ve iletişim için daha yoğun olarak işitsel sinyalleri kullanmasını sağlar.Eğitim süreci yetişkin lisan sonrası bireylerde 6 ayda tamamlanırken çocuklar için bir şey söylemek çok zordur. Programın başarısını ve süresini etkileyen etkenler fazladır. Yetişkinlerde olduğu gibi bir süre bildirmek güçtür.
Yetişkinler İçin
Yetişkinler için oluşturulmuş rehabilitasyon programı konuşmayı anlama eğitimi, yardımcı cihazlar hakkında bilgi alma, iletişim, dinleme eğitimi ve yeni stratejiler geliştirme, rehabilitasyona aile bireylerinin de katılımını içerir.Hasta merkeze haftada bir veya iki kez aile bireyleriyle birlikte gelerek konuşmayı anlama programına katılır. Bu programların süresi hastaya ve yakınlarının programdaki başarılarına bağlıdır. Uygulanan konuşmayı anlama programlarının, evde de aile bireyleriyle birlikte tekrarlanması gereklidir. Verilen her eğitim video kamera ile kayıt edilerek, gerekirse bir kopyası verilerek evde de uygulamaları istenir.Aile bireylerinden bir defter tutmaları ve verilen çevresel sesleri fark etme ve ayırt etme listesini günlük olarak takip etmeleri, hastanın seslere verdiği cevapları not etmeleri istenir. Bu bilgiler koklear implant ameliyatı olan bireylerdeki gelişmeleri ve eğitim aşamalarının takibini kolaylaştırır.Aile bireylerinin bilgilendirilmesi gereken bir diğer konu ise, kişinin konuşmayı tanımasını geliştirecek uygulamalardır ki, bunlar da işitme kayıplı yetişkinin ailesine aşamalı olarak örneklerle anlatılır.
Koklear İmplant Uygulamasından Sonra Başarı Oranı
Başarı oranını etkileyen daha önceki işitsel tecrübedir. İşitsel kapasite ve işitme cihazından fayda görmeleri farklı olduğu için koklear implant sonuçları da farklılık gösterir. Ayrıca, gelişim durumları, konuşma becerileri ve kültürel özellikleri de farklıdır. Bu değişkenler işitsel kapasitenin zenginleştirilmesi, implantasyondan beklenen sonuçlar ve gerekli olan eğitim ortamını etkiler.

Koklear İmplantın Maliyeti
Koklear implant aleti ve ameliyatı pahalı bir işlemdir. SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve Yeşil Kart ile ameliyat, ameliyat sonrası takipler ve rehabilitasyon ücretleri karşılanmaktadır. Ayrıca, implantın iç ve dış parçalarının garanti süreleri farklıdır. Bazen çocuklarda yılda bir kaç kez kablonun değişmesi gerekebilir
İşitme Engellilerin Eğitimi
Yazar Tarık AKAY
Salı, 24 Temmuz 2007
İşitme Kaybı Derecesine Göre Çocuğun Özel Eğitim İhtiyacı
• Eğitim ihtiyacı orta derecede işitme kaybı (26-40 dB) ile başlar.
Çok hafif ve hafif derecede işitme kaybı olan çocuklara ev ve sınıf ortamlarında gerekli düzenlemeler yapılarak (sınıfta ön sırada oturma, duvarların ve yerlerin sesi geçirici geçirici özellikler taşıması, sesin yankılanmasını en az seviyeye getirme) rahat dinleme koşulları konusunda danışmanlık verilmelidir. (Şekil 12,13).


Şekil 12. İşitme kayıplı çocuğun eğitimi. Şekil 13. İşitme kayıplı çocuğun eğitimi.
İşitme Kaybı Derecesine Göre Uygulanan Eğitim Programları
Çocukların işitme kaybı dereceleri arttıkça kullanılan iletişim modelleri ve eğitim teknikleri farklılık gösterir.
• Orta derecede kaybı olan bir çocuk işittiğini anlama, kelime hazinesi ve lisan gelişimi, konuşma bozukluğu terapisi ve/veya okuma becerilerini destekleyici eğitim almalıdır. Okul öğretmeninin de programa dahil edilmesi gereklidir.

• İleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocuk, tüm lisan alanlarında ve okul yaşantısında özel eğitim programlarına ihtiyaç duyar. İşitme cihazının erken dönemde kullanılmaya başlanması özellikle bu kayba sahip olan çocukların işiterek ve konuşarak (işitsel-sözel yöntem) normal lisan gelişimini yakalamayı amaçlayan programları takip etmeleri mümkün olmaktadır. Ancak, işitme kaybı 80-90 dB’e yaklaştıkça işitsel-sözel yönteme işaret lisanı yönteminin de eklenmesi (total iletişim) gerekebilir.
İşitme Kaybının Teşhisine Ailenin Verdiği Tepkiler
Çocuğunuzun işitme kaybı olduğunu öğrendiğiniz zaman karmaşık duygular yaşayabilirsiniz. Üzülebilir, korkabilir, suçluluk hissedebilir ya da en azından sadece işitme kaybı olduğu için daha rahat hissedebilirsiniz. Bu duyguları yaşamanız son derece normaldir. Bir çok anne ve baba, çocuğunun işitme engelli olmasından dolayı uzun süre üzüntü ve çaresizlik yaşar. Önemli olan, çocuğunuza ve size hizmet verebilecek olan uzmanların varlığından haberdar olmanız ve bir an önce bu uzmanlarla iletişim kurarak, çocuğunuzun eğitimi ve gelişimi için gereken desteği almak için harekete geçmenizdir. Uzmanlar tarafından verilen erken eğitim, çocuğunuzun dinleme becerilerini geliştirecek, sizinle daha rahat iletişim kurmasını sağlayacaktır. Eğitimi süresince çocuğunuzda kaydedilecek gelişme, sizin de yaşadığınız olumsuz duyguları ve stresi azaltacaktır. Unutmamanız gereken nokta, uzmanların, çocuğunuz ve sizin için çalıştıklarıdır. Çocuğunuzun işitme engeline bağlı her türlü probleminizde size yardımcı olacak kişiler de yine bu uzmanlar olacaktır. Uzmanlar sizi dinleyecek, destek olacak ve çözüm yolları üreteceklerdir.
Anne-Baba Ve Çocuk İletişimi
Çocuğunuz ile iletişim kurarken, bazen beklediğiniz tepkileri alamamanız normaldir. Çocuğunuzun bazı durumlarda size bakmaması, ses çıkarmaması ya da buna benzer tepkileri vermemesi beklenen bir durumdur. Önemli olan, bu durumların sizin çocuğunuzla olan iletişiminizi azaltmamasıdır. Çocuğunuz ilk dönemlerde, her ne kadar beklediğiniz tepkileri veremese de, sizinle iletişime açıktır. Çocuğunuzla iletişim kurmaktan vazgeçmeyin. Göz kontağı kurun, ona dokunun ve dikkatini kendinize yönlendirmeye çalışın. Çocuğunuz size bakarken ona gülümseyin, yanağına dokunun, onun ilgisini çekmeye çalışın. Yüzünüzle yapacağınız komik ifadeler onun ilgisini çekecek ve size tepki vermesini sağlayacaktır. Çocuğunuz ile iletişim kurmakta güçlük yaşarsanız, aşağıda maddeler halinde belirtilen şekillerde, çocuğunuzla iletişim kurmayı deneyin. Çocukların anne ve babalarıyla iletişime açık olduklarını unutmayın. Uygun şekilde yaklaştığınız zaman, çocuğunuz beklediğiniz şekilde sizinle iletişime geçmeye çalışacaktır:
• Çocuğun dikkatini çekmek için el ve ayaklarına dokunun, okşayın, gıdıklayın, hareket ettirin.
• Göz temasını kurana kadar bekleyip, ondan sonra tepki verin.
• Çocuğun yüzünü, annenin yüzünü görebileceği bir pozisyonda tutun.
• Çocuğun görsel alanı içinde ya da bebeğin ilgilendiği nesneye yönelik konuşun.
• Pozitif ve ilginç yüz ifadeleri yapın.
• Çocuğun ilgilenebileceği nesnelere dikkatini çekin.
• Uzun ve karmaşık cümleler yerine, kısa ve basit mesajlar içeren ifadeler kullanın.
• Bir nesneyi göstermeden önce ve gösterdikten sonra nesnenin adını ifade edin. Çocuğunuzla iletişim kurarken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta; çocuğunuz size bakarken onunla konuşmanızdır. Çocuğunuz başka bir kişiye ya da nesneye bakarken onunla konuşmanız, çocuğunuzun dikkatini çekmeyebilir. Çocuğunuz size yönelene kadar bekleyin ve göz kontağı kurduktan sonra iletişime geçin. Bu çok etkili bir yöntemdir. Özellikle çocuğunuzun konuşmaya başladığı dönemlerde, belirli kelimeleri öğrenmesi için de oldukça faydalı olacaktır. Bu şekilde iletişim kurarken 3 temel adım izleyebilirsiniz:
• Çocuğunuzun göz hizasını takip edin,
• İletişime geçmeden önce çocuğunuzun size baktığından emin olun,
• Çocuğunuzun ilgili olduğu olay veya nesneye yönelik konuşarak tepki verin.
İşitme Kayıplı Çocuğun Eğitim Değerlendirmesi


Şekil 14. İşitme kayıplı çocuğun eğitim değerlendirmesi. İ
şitme kaybının teşhisi kesinleştikten sonra çocuğunuz için uygun değerlendirme ve katılım programları hazırlanmalıdır (Şekil 14). İşitme engelli çocuklar farklı işitme derecelerinden dolayı farklı programlara ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden farklı alanlardan uzmanlar bir araya gelerek program hazırlar. • İşitme Engelliler Öğretmeni
• Özel Eğitim Uzmanı
• Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi
• Dil ve konuşma uzmanı
• Çocuk odyoloğu
• Psikolog Bu uzmanların değerlendirmesi 4 alanda odaklanır:
• Çocuğunuzun tüm gelişim alanları
• Çocuğunuzun dil becerileri ve iletişimsel davranışları
• Aile-Çocuk iletişimi ve etkileşimi
• Aile özellikleri
İşitme Kayıplı Çocuğun Bulunduğu Ortamın Düzenlenmesi
Çocuğunuzun içinde bulunduğu ortamda bazı özel düzenlemelerin yapılması, onun gelişimi için oldukça faydalı olacaktır. Bu sebeple öncelikle, çocuğunuzun bulunduğu ortamda, resimler, baskılar, posterler, kitaplar, çizimler, fotoğraflar gibi malzemeler olmalıdır. Çocuğunuza sağlayacağınız bu zengin çevre, onun oyun aracılığıyla çok daha rahat, hızlı ve kalıcı bir şekilde öğrenmesini sağlayacaktır. Çocuğunuzun etrafında bulunan yetişkinlerin onunla sık ve uygun şekilde iletişim kurması, çocuğunuzun onları örnek alarak benzer şekilde iletişim kurmaya çalışmasını sağlayacaktır. Unutmamalısınız ki, çocuklarınız gelişimleri süresince, çevrelerindeki yetişkinlerin davranışlarını kendilerine örnek alırlar. Sizler ne kadar uygun iletişim davranışları gösterirseniz, çocuğunuz da o derece uygun iletişim davranışları sergileyecektir.
İşitme Kayıplı Çocuğun Dinleme Becerisini Geliştirmek İçin Temel Kurallar
• Sesleri fark ettiğiniz anda onun da fark etmesini sağlayın.
• Gözlerinizi iyice açarak kulağınıza dokunun ve ��Sesi duydun mu?'' sorusunu yöneltin.
• Ses ve ses kaynağını eşleştirin (örn: köpek ve hav hav sesi)
• Sese karşı herhangi bir tepki verdiğinde onu ödüllendirin.
• Çocuğunuz için eğlenceli olacak dinleme alışkanlıkları geliştirin.
İşitme Kaybı Olan Çocuğun Konuşma Gelişimini Desteklemek İçin Öneriler
1. Çocuğunuzun dikkatini çekmek için;
• Çocuğunuzun boy seviyesine inerek yüzünüze bakmasını, dudak hareketlerinizi ve mimiklerinizi takip etmenizi sağlayın.
• Normal bir ses tonu ile konuşun. Dudaklarınızı abartmayın.
• Sesiniz ve konuşma şekliniz eğlendirici olsun.
• Çocuğunuzun her zaman aktif katılımı sağlayın. Unutmayın ki lisan yaşanırken öğrenilir.
2. Anne ve babanın konuşmalarında uyması gerekli kurallar;
• Yaşadığınız an ve bulunduğunuz mekan hakkında konuşun.
• Çocuk merkezli konuşun, onun ilgisini çeken konuları saptayın.
• Basit ve kısa cümleler kullanın.
• Açık konuşun.
• Çocuğunuza yönelik konuşun.
• Her şeyin adını kullanın.
• Çocuğunuzun duygularını ve düşüncelerini tahmin ederek ona ifade edin.
• Çocuğunuzun yanıtlaması için fırsat verin.
• Anlaşılıncaya kadar mesajı tekrarlayın.
• Konuşurken kullanacağınız tek kelimeyi cümleye dönüştürün (cümle içinde kullanın).

3- Anne ve babanın işitme kayıplı çocuğu ile konuşurken dikkat etmesi gereken konular;
• Çocuğunuzu konuşması için cesaretlendirin, ona şans tanıyın. İyi bir dinleyici olmayı deneyin.
• Konuştuğu zaman ona karşılık verin.
• Söyleyemediği kelime ya da ifadeleri tamamlayın.
• Kelimeleri tekrarlayarak cümle içinde kullanın.
• Yeni kelimeler kullanarak kelime hazinesini geliştirin.
• Yanlış ifadeler kullandığında bunu tekrarlayarak düzeltin
• Çocuğunuz bir fikrini ifade ettiğinde daha fazla bilgi ekleyerek düşüncesini geliştirin.
İşitme Engelli Çocukların Eğitiminde Okul Seçimi
Bu çocuklar için okul seçimi yapılırken takvim yaşı ve konuşma ve lisan yaşı arasındaki farklılık göz önünde bulundurulur. Önemli olan çocuğun takvim yaşının okul çağı seviyesine gelmesi değil, lisan ve konuşma yaşının okul yaşantısını sürdürebilecek durumda olmasıdır. Bu nedenle, okul seçimi yapılırken çocuğun zihinsel, duygusal, lisan ve konuşma gelişimi değerlendirilir. Ayrıca, ailenin eğitime katılımı ve desteği de okul seçimini etkiler. Bu kriterlere uygun olan çocuklar, özel eğitim ve danışmanlık programlarında ve normal işiten çocukların eğitim aldıkları okullarda eğitim yaşantılarını sürdürebilirler.